26.1.15

HİPERAKTİF ÇOCUKLAR



Zeka düzeyleri normal olmasına karşın; okulda başarısızlık, kurallara uymama, saldırgan davranışlar, öfke kontrolünde güçlükler gösteren çocuklardır.
Toplumda 20-30 çocuktan birinde (yaklaşık %5) genellikle okula başlama yıllarında görülür.
Ana belirtiler: Dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellikdir.
 (American Psykiatric Association 2000 aşağıdaki kriterlere göre.)

DİKKATSİZLİK:
·         Dikkatsizce hatalar yapar
·         Kendisine konuşulduğunda dinlemiyormuş gibi davranır
·         Ödevlerini tamamlayamaz
·         Çaba gerektiren görevlerden kaçar.
·         Unutkandır.
·         Dikkati dış uyaranlarla kolay dağılır.

AŞIRI HAREKETLİLİK
·        Çok konuşur.
·        Devamlı hareket halindedir.
·        Boş zamanlarını sakin bir şekilde geçiremez.
·        Koşuşturup durur, bir yerlere tırmanır.
·        Sınıfta yerinden durmadan kalkar.
·        Durduğu yerde kıpırdanıp durur elleri, ayakları, kıpır kıpırdır.

DÜRTÜSELLİK;
·        Herkesin sözünü keser.
·        Sırasını hiç beklemez.
·        Kendisine sorulan soruların tamamını dinlemeden cevap vermeye çalışır.

Yukarıda ki semptomların 7 yaşından önce başlaması, en az iki farklı ortamda (ev-okul) çocuğun sosyal ve öğrenim yaşamını etkilemesi ayrıca 6 ay veya daha fazla sürmesi gerekir.

Hiperaktivite; kızlara oranla erkek çocuklarda daha çok rastlanır,
 Hiperaktifçocuklarda güçlü bir ailesel yatkınlık mevcuttur.
Gebelik ve doğum komplikasyonları da dikkat eksikliği için bir yatkınlık yaratır. (örneğin: gebelik zehirlenmesi, annenin ileri yaşı, prematüre doğum, annenin gebelik süresince sigara kullanması gibi.)

Hiperaktif çocukların okul başarıları düşüktür.(%15 inde öğrenme güçlüğü vardır.)    Bu çocukların ailelerinde anne-baba-çocuk ilişkilerinde de sorunlar olabilir.
Bu nedenle çocuğun yaşamındaki olumsuzlukların dikkate alınması gerekir.
Örneğin; anne-baba ayrılığı, ailenin geçim sıkıntısı içinde olması, okul değiştirme, tayinler nedeni ile çevre değiştirme, aile bireylerinin hastalıklarının çocuğun üzerindeki etkileri hiperaktivite,( dikkat eksikliği) belirtileri gösterebilir.

Sınıfında uyumlu, derslerinde başarılı, sosyal olarak bulunduğu ortama uyum sağlayabilen çocukların hareketliliği dikkat eksikliği-Hiperaktivite olarak değerlendirilmemelidir.

Çocukta hiperaktivite düşünürken; başka bir nedenle kullanmakta olduğu ilaçlar, işitme, görme bozukluğu, epilepsi, mental retardasyon (bilişsel gecikme), tik bozuklukları da düşünülüp ekarte edilmelidir.

Hiperaktif çocukların; çok hoşgörülü, esprili, risk almasını seven, herkese aşırı güven duyan kişiler olduğu belirtilmektedir.

Einstein, Edison, Hemingway, Dustin, Hoffman, Benjamin, Franklin'inde hiperaktif oldukları düşünülürse; Bu tanıyı alan çocuklarda çokta kötümser olmamak gerekir.

Uyumsuz ve asi davranışları olan bir çok okul çocuğuna yanlış değerlendirme ile hiperaktivite tanısı koyulabilmektedir
.
Doğrusu bu tür çocukların uzman bir psikiyatr tarafından değerlendirilmeleridir.
 TEDAVİ de davranış değiştirme programları ve bazı uyarıcı ilaçlar uygulanmakta.       İlaç tedavisi ile çok iyi sonuçlar alınmaktadır.

20.1.15

ÇOCUKLARDA MİGREN



Migren:  Küçük çocukların baş ağrılarının %75 inden  sorumludur.  5 ile 15 yaş arasındaki her yüz çocuktan dördünde migren şikayeti vardır.

Çok nadir olarak 3 yaş altında da rastlanabilir.
3 yaş altındaki çocuklarda; tekrarlayan hırçınlıklar, başını tutma veya vurma, davranış ve uyku bozuklukları, tekrarlayan kusma ve karın ağrıları şeklinde karşımıza çıkabilir.
Küçük çocuklarda sık tekrarlayan kusmalarda bir migren atağı olabilir
.
Migrenli çocukların anne veya balarından birinde veya ikisinde birden %90 migren öyküsü vardır.

             Buluğ çağına kadar kız ve erkek çocuklarda eşit rastlanır. Buluğda kızlarda oran iki kat artar.
Buna regl döneminde oluşan hormon değişiklikleri sebep olmaktadır.

Tetikleyici etkenler
            Ruhsal gerilim, kafa travmaları, uyku bozuklukları, egzersizler, kızlarda regl dönemlerinde oluşan hormon değişiklikleri.
Allerji  de  bir dönem etken olarak görülmüş fakat  bugün  üzerinde durulmamaktadır.
Süt, balık, peynir, çikolata gibi tyramine li besinlerin etkili olabileceği söylenmekteyse de bu konuda   da netlik yoktur.

            Migren ataklarında ağrı genellikle varyoz gibi vurucu olarak tanımlanır.
Başlangıçta beyin damarlarında büzülme ‘’ Vazokonstrüksiyon’’ takiben genişleme ‘’Vazodilatasyon’’ oluşur.
Migren ile birlikte bulantı, kusma, baş dönmesi, fotofobi (ışıktan kaçma), görme kaybı, yüzde ve kollarda hareket bozuklukları, konuşma ve koordinasyon bozukluğu olabilir.
Migreni Auralı (klasik) migren, aurasız(basit) migren olarak ayırabiliriz.

AURALI KLASİK MİGREN         
Aura migren atağının başlayacağının habercisi olan; ışık çakmaları, parıldayan ışıkların ve renkli çizgilerin görülmesi, bulanık görme, geçici körlük, el ayaklar ve ağız çevresinde duyarsızlık, konuşma bozuklukları ile başlayabilir. Bu bozukluklar geçicidir.
Auralı klasik migren çoğunlukla tek taraflıdır. Frontotemporal (Ön ve yan kafa bölgesi) alanda belirgindir.
En şiddetli; gözler, alın ve şakalarda duyulur. 2-6 saat sürer. Çocuk hasta görünümlüdür.
Çoğunlukla kusma ile sonlanır ve arkasından derin bir uyku gelir.
Çocuk uyandığında tamamen normaldir.
Nöbet aralıkları değişkendir çoğunluk ayda bir olur
.
AURASIZ BASİT MİGREN
Baş ağrısı yine tek taraflıdır. Baş ağrısı yanında özellikle kusma, ışık ve sese karşı duyarlılık vardır.
Kusma ve bulantı baş ağrısından daha ön planda olabilir.

TANI
Ailede migren olması, ağrının periyodik tekrarları, ağrı ile birlikte bulantı olması, uyku ile şikayetlerin geçmesi, nörolojik bakıda bir patoloji tespit edilememesi gibi spesifik olmayan kriterler değerlendirilir.
Tetkikler ancak baş ağrısı ile seyreden diğer merkez sinir sistemi hastalıkları için gereklidir.

TEDAVİ
Nöbet esnasında karanlık ve sessiz bir odada uyutmak.
Stres ve tetikleyen faktörlerden uzak tutmak.
Alınacak önlemlerdir.
Ağrı için ilk seçenek; Nonsteroid antienflamatuar (N.S.A.İ.) ilaçlardır. Naproksen ketorolac gibi.
Bulantı kusma için: Metoklapramid
Korunmada: Antitiriptilin, beta blokerler propronalol  ve anti epilptik valproat önerilebilir.


12.1.15

ÇOCUKLARDA ŞİŞMANLIK (OBEZİTE) (2)



                                     ŞİŞMANLIK   (OBEZİTE)   TİPLERİ

A)BASİT OBEZİTE
    Aşırı besin alımı, azalmış aktivite, genetik yatkınlık sonucu oluşur.
Altta yatan bir neden yoktur. İştahları iyidir fakat anormal artmamıştır. Aldıkları besin miktarı az olsada şişmanlıkları daha çok hareketsizliğe bağlıdır.
Çok miktarda şeker, şekerli besinler, yağ ve hazır besin tüketimi vardır.
Bu çocuklarda ailede obeziteye yatkınlık  ile birlikte diğer obezlere göre boylar uzun, zeka durumu, kemik yaşı, fizik bakıları normaldir.

B) GENETİK OBEZİTE
    Ailede obezite öyküsü yoktur. Bu çocukların boyları kısa zeka düzeyi düşük, kemik yaşları geridir ve patolojik bulguları vardır.
Prader Willi, Laurance Moon Briedl, Turner Send  vs. bu grup obezlerdir.

C ) HORMONAL-METABOLİK OBEZİTE
     Troid, adrenal (böbrek üstü bezi), pankreas, hipofiz, gonad hormonları (cinsiyet hormonları) bozukluklarına bağlı olarak gelişir.
Örnekleri incelersek:

·         Troid hormon yetmezliğinde:
Düşük bazal metabolizma nedeni ile aktivite az, büyüme yavaştır. Bu nedenle alınan kalori tam tüketilemez aşırı olmayan bir şişmanlık gelişir. Ödem nedeni ile bebeğin şişmanlığı yanında boyu da kısadır.
·         (Adrenal) Böbrek üstü bezlerinin aşırı çalışması halinde :
Selim ve habis tümörler, hipofiz bezinin aşırı ACTH hormonu salgılaması sonucu veya kullanılan ilaçlara bağlı olarak, sürrenal bezlerin hyper fonksiyonuna bağlı olarak  protein yıkımı, aşırı karbonhidrat yapımı, yağ depolanması ile karşımıza çıkan tabloya Cushing sendromu denir.
 Bu çocuklarda yüz aydede görünümünde, sırtta depolanmış yağın yarattığı sığır hörgücü (Buffalo  hump) görünümü, gövdeye  göre ince bacaklar, boy uzamasında durma, yüksek tansiyon, kalça ve bacaklarda beyaz morumsu deri çatlakları (strialar) mevcuttur. 

·         Pankreas hormonu İnsülin salgılama bozukluğunda’İnsülin direnci’’ oluşur.
İnsülin; beslenme sonucu kanda yükselen şekeri hücre içine sokarak yakar kan şekerini yükselten besinler sürekli alındığında şeker düzenini normal sınırlarda tutmak için insülin salgılanır.
Bu salgılama devamlı ve aşırı olduğunda kanda sürekli yüksek insülin düzeyi oluşur. Hücrelerin insüline cevapsızlığı gelişir. İnsülin kandaki şekeri hücre içine sokarak yakamaz. Buna insülin direnci hyperinsülinism denir. Yüksek insülin etkisi ile vücutta yağ sentezi artar ve şişmanlık gelişir.
Şişmanlığın artışına paralel olarak bu grup çocuk ve ergenlerde Tip2 diyabette artış mevcuttur.
Ailesinde diyabet olan 12/16 yaş arası çocuklarda Tip2 diyabet daha çok görülür.


OBEZİTE ÜZERİNE ETKENLER

İnsan vücudu kilo kaybına karşı savaşmak için tasarlanmıştır (kıtlık zamanını karşılamak için enerji depolamak üzere). Bu  nedenle yemeğe yönelme doğal bir davranıştır.
·         İnsülin, cinsiyet hormonları, acıkma ve iştah arttırıcı sinyalleri beyine gönderir.
·         Beyin tarafından salgılanan bir kimyasal olan serotonin iştah üzerine etkili olur.
·         Beyinde hipotalamus diye adlandırılan bir bölge kan metabolitleri ve hormonlara verdiği yanıtla açlık hissini baskılayarak tokluk hissi yaratır.
·         Yağ hücreleri tarafından salgılanan Leptin yağ deposunun yeterli olduğu sinyallerini beyne göndererek açlık hissini baskılar.

Kilo kaybedildiğinde küçülen adipoz (yağ) hücreleri daha az leptin salgıladığından leptin seviyesi düşünce yağ depolarının doldurulması için artan iştah sonucu besin alımıda artar.
Kilo artışını önleyici bir başka faktörde egzersizdir.
Egzersizde vücud yağları, kaslar tarafından enerji kaynağı olarak kullanılır ve daha hızlı yakılır. Egzersiz sonucu kas kitlesi yağların yerini alarak artar. Vücut kas kitlesinin artması yağ kitlesinin azalması ile sonuçlanır.

OBEZİTEDE
-Şekerli yiyecek tüketimi
-Sağlıksız diyet alışkanlıkları
-Ev dışında yeme alışkanlığı
-Porsiyon boyutları
-Fiziksel aktivite düzeyi
-Ekran önünde geçen zaman  ETKENDİR

OBEZİTEYE KARŞI
-Diyet içeriğinin düzenlenmesi:
 karbonhidrat-protein ağırlıklı  diyete göre yağ ağırlıklı bir diyetle beslenen kişiler daha fazla kilo alırlar. Çünkü yağ enerji olarak harcanmazsa barsaklardan direk olarak yağ hücrelerine aktarılarak depo edilir.
-Şekerli, unlu ,glisemik endeksi yüksek besinler yerine protein, sebze, meyve rafine edilmemiş (işlenmemiş) karbonhidratlarla hazırlanmış menüler tercih edilmelidir.
- Öğün atlamamalıdır. Öğün atlandığında bir sonraki öğünde daha fazla besin tüketir.
Suma güreşçileri çok büyük porsiyonlarla az öğün yerler ve çok şişmandırlar.
-Besinler azaltılmış porsiyonlar olarak verilmelidir.
-Ev dışında hazır besin tüketimi sınırlanmalıdır.
-Çocuğun odasında TV ve video oyunları bulundurulmamalıdır.

-Spora özendirilmeli, egzersiz yaptırılmalıdır.

8.1.15

ÇOCUKLARDA ŞİŞMANLIK (OBEZİTE) (1)

                                                                                         
 Aşırı yağ depolanması sonucu ideal vücud ağırlığının %20 veya daha fazla artmış olması şişmanlık (obezite) olarak kabul edilir.
Bu da; çocuğun veya erişkinin harcadığı enerjiden çok daha fazla enerji veren besinleri tüketmesi ile oluşur.
Aldığımız besinlerle kan şekeri  yükselir. Yükselen kan şekeri ile birlikte pankreastan insülün hormonu salgılanır ve şekeri yakarak günlük aktivitelerde ve de istirahat halinde gerekli olan nerjiye dönüştürür
Aldığımız besinler harcadığımız enerjiden fazla ise; (sedanter yaşamda) artmış kan şekerİ (Trifliserid))yani depo yağlara dönüşür ve Adipoz adı verilen yağ hücrelerinde depolanır.

Yağ hücreleri; doğum öncesi hayatın 6-9. aylarında ve doğumdan sonra ilk 1 yaş boyunca sayılarını arttırılırlar. Bu durum ergenliğe kadar devam eder.
Normalde 25 milyon olan yağ hücreleri çocukluk ve gençlik döneminde alınan fazla kilolara bağlı olarak sayıca artarlarsa bir daha azalmazlar.
Yağ hücre sayısı 40 milyona ulaşan kişiler sürekli obez kalırlar.
Diyetteki kalori arttıkça yağ hücreleri büyür. Zayıflama ile hücrelerin sayısı azalmaz sadece  hacimleri küçülür.

ÇOCUKLUKTAN İTİBAREN YAĞ HÜCRELERİNİN SAYISININ ARTMAMASINA ÖZEN GÖSTERİLMELİDİR.
Çocukluk döneminde şişman olan çocukların büyük çoğunluğu erişkin döneminde de şişman olurlar.

U.S.A dan her 10 çocuktan biri obezdir. 4 yaşına kadar obez olan çocuk erişkin olduğunda % 20,  ergenliğe kadar obez kalan çocuk erişkinlikte %80 obez olarak devam eder.
Ebebeynlerinden biri obez olan çocukta obezite % 40 ebebeynlerinin her ikiside obez olan çocukta obezite % 70-80 dir.
Başka bir deyişle; ebebeynlerden biri obez ise çocuğun obez olması 3 kat , ebebeynlerin her ikiside obez ise çocuğun obezlik riski 13 kat fazladır.

Kalori alımında ufak ama düzenli bir artış (örneğin fazladan günde bir parça börek, kurabiye vs. yenmesi) fazladan 50-100 k.kal alınması demektir. Bu da yılda 1-2 kg artışla sonuçlanır.

Besinlerin sağladığı enerji, çocukluk çağında fiziksel aktiviteler yanında büyüme içinde kullanılır. Süt çocukları enerjilerinin %40’ını büyüme için harcarlar.
Çocuk büyüdükçe enerji gereksinimi artmakla birlikte çocuğun her kilosu için gerekli enerji miktarı azalır.
1 yaşında her kg için 100 k.kal gerekli iken; 10 yaşında 70, 20 yaşında her kg için 45 k.kal gerekli olur.
Bebeklikte ilk 6 ay şişman olanlar; yürüme, diş çıkarma ve hareketlerinin artması ile normal kilolarına dönerler.

 Bebeklere her ağlayışta biberon verilmesi kötü yeme alışkınlığının başlatıcısıdır. Kalori değeri yüksek katı besinlere erken başlanması hızlı kilo artışı ve obeziteye zemin hazırlar.
Tüm gelişmiş ülkelerde şişmanlık sosyo ekonomik ve kültürel düzeyi düşük gruplarda görülür.
Ancak, ekonomik düzeyi yüksek toplumlarda eve giren bol ve cazip besin maddeleri çocuklar tarafından bilinçsizce tüketildiğinden o çocuklarda ebebeynlerine göre daha şişman olurlar
.
Günlük enerji alımının tüketildiğinden 25-50 kKal daha fazla olması obezite gelişmesi için yeterli olur.
Bebek ve çocukların sağlığının sadece kilo ile ölçüldüğü toplumlarda çocuğu aşırı beslemeye çalışmak, özellikle glisemik endeksi yüksek karbonhidratlar unlu, nişastalı besinler, fast foodlar, gazlı içecekler, şeker ve yağ oranı yüksek   besinler vermek,  medyada her gün reklamlarının yapılması sonucu çocuklar için bu besinlerin cazip kılınması, ayrıca çocukların T.V , internet, bilgisayar oyunları ile aktivitilerinin kısıtlanması, apartman yaşamına tutuklu olmak,sokakta oynayamamak hepsi hareketsiz(sedanter) yaşama  yol açarak enerji alımını arttırıp harcanan enerjiyi en aza indirmektedir.
Örneğin 1 saat hareketsiz TV seyretmek şişmanlık riskini arttırır. Çünkü; genelikle seyrederken besin değeri düşük, kalori değeri yüksek besinler de tüketilmektedir
.
Obezitede bunların yanında genetik yatkınlığında olabileceğini göz ardı etmemek gerekir.
Çocuklarda alınan enerjinin % 60-70 i metabolizma için kullanılır. İstirahat halinde en çok enerji tüketen organlar; karaciğer, beyin, kalp ve böbreklerdir.
Yeni doğanlarda beyin vücud ağırlığının % 10 unu oluşturur buna karşın alınan enerjinin % 40 ını tüketir.
Erişkinlerde ise; iskelet kası vücud kitlesinin % 40 ını oluşturur enerjinin ise sadece % 18 ini tüketir. Alınan enerjinin % 10 uda besinlerin sindirilmesi, emilmesi, depolanması için kullanılır.
Çocukluk ve ergenlik döneminde bir kısım enerjide büyüme için kullanılır. Özellikle bebeğin ilk 4 aylık döneminde büyümesi için alınan enerjinin %40ı kullanılır
.
OBEZİTE: Çocuklarda en çok 5-6 yaş arası, birde ergenlikte ortaya çıkar.
Yüksek kalori alımına bağlı obezitede kilosu ağır olan çocukların kemik yaşlarıda ileridir.
Burun,ağız ve küçük, çene iki kat halindedir. Meme bölgesi yağlanarak özellikle erkek çocuklarda utanç yaratan gelişmiş meme görüntüsü verir.
Karın sarkık ve şiştir. Sıklıkla strialar (cilt çatlakları) vardır.
Erkeklerde;  genital organlar küçük görünür. Penis gömük ve küçüktür.
Şişman çocuklar yaşıtlarından daha kısa kalırlar. X bacak  (genu valgum)deformitesi vardır.
Psikolojik bozukluklar sık görülür.
Kafasında oluşturduğu estetik şablona uymayan vücudunu seyreden ergen strese  girer. Bu durumda vücudun salgıladığı stres hormonu (cortisol) ile de vücud kıtlıkta vücud depolarını doldurmaya yönelik savunma mekanizması ile; daha sık ve daha çok yemeye yönelir  sonuç olarak çok şişmanlar.

                                                                                                            Devam edecek