13.5.20

D VİTAMİNİ - D HORMONU

D VİTAMİNİ besinlerle ve ilaç destekleri olarak alınabildiği gibi (besinler ile ancak 1/5 i alınabilir.).

Esas güneş ışınları ile temas sonucu vücudumuz tarafından üretilir. Vücudumuzun D vitamini sentezi için derinin güneş ışını görmesi gerekir.

Derimizin güneş ışınları ile D vit sentezi için saat 11-15 arası 15-20 dakika vücudumuzun en az beşte birinin güneş ışını görmesi yeterli olur.

Güneş koruyucu faktör 20 den fazlasının kullanımı D vitamininin oluşmasını engeller

.Yağda çöznebilen bir vitamin olduğu için vücutta uzun süre depo edilebilir yaz boyu D vit depolayan kişiler kış sonuna kadar ona sahip olabilirler.

 D VİTAMİNİN İŞLEVİ 

En belirgin işlevi: vücudun kalsiyum-fosfor metabolizmasını düzenlemektir
Barsaklardan kalsiyum emilimini düzenler
Kemiklerdeki minerlleşmeyi yönetir

Bağışıklık sistemini güçlendirir. 
Astım, romatoid artrit, tip1 diyabet,chrohn hastalığı,MS gibi bağışıklık siteminin bozukluğuyla ilgi,li hastalıklarda koruyucu ve tedavi edicidir

İnsülin direncini azaltarak:Tip2 diyabeti önler

Yüksek tansiyona bağlı böbrek ve kalp hastalıklarını önler


Sedef hastalığının tedavisinde yardımcı ilaçtır.

·    Barsaklarda kalsiyum emilimini düzenler.
·     Kemiklerdeki mineraleşmeyi yönetir.

       Bağışıklık sistemini güçlendirir. Astım, romatoid artrit, tip 1 diyabet (insüline   bağımlı şeker   hast.), chrohn hast, M.S gibi bağışıklık bozuklukları ile oluşan  hastalıklarda koruyucu ve   tedavi edicidir.

·     İnsülin direncini azaltarak Tip2 diyabeti önler.

·     Yüksek tansiyon dolayısıyla böbrek ve kalp hastalıklarını önler.

·       Sedef Hastalığının tedavisinde yardımcı ilaçtır.

  Obeziteziyi (aşırı şişmanlığı) önler.

  Beyindeki serotonin üretimini önler

      ve yorgunluk karşıtı magnezyum emilimine yardımcı olarak ruhsal iyilik sağlar
      (mutluluk vitamini)

   Kalp ritmini düzenler


   Beyaz kan hücreleri (lökositleri) dolayısyla ümmin sistemi aktive eder.

   Depresyon ve şizofreni riskini azaltır.


    Kanser riskinde azalma sağlar.
·     

Ayrıca Dvitamini; : Kansere dönüşecek hücrelerin ölmelerine yardımcı olarak, doku ve organ oluşturmak için farklılaşma becerilerini kaybeden kanser hücrelerinin farklılaşmasına ve gelişmek , yayılmak  için kan damarları oluşturmalarına engel olarak;Özellikle: meme, prostat,pankreas,beyin tümörlerinin oluşmasını önler.


Güneş ışınlarından sınırlı yararlanmak, düşük D vitamini içerikli diyet, çok şişman  çok yağlı olmak, fosfat içeren soft içeceklerin aşırı tüketimi, bazen de barsak emilim bozuklukları (çölyak hastalığı gibi), uzun süre Epilepsi ilaçları kullanmak ve bazı ilaçlar D vitamini idrarla kayıplarını arttırırarak Vücutta D vitamini eksikliğine sebep olurlar.


D VİTAMİNİNDE TAMAMLAYICI OLARAK VE  EKSİKLİĞİNDE TEDAVİ·
               
·       Tamamlayıcı Tedavi:
Emziren annelere günlük 1000 IU

Anne sütünde D vit düşük olduğu için sadece anne sütü alan bebeklerde D vitamini eksikliği riski olduğundan;
Anne sütü alan bebekler günlük 400 IU
1-12 yaşlarda kiloya ve klinik duruma bağlı olarak 1000-2000IU
12 yaş üzeri tüm erişkinler günde 2000 IU almalıdır.

Eksikliğinde:
Eksikliğin derecesi ve klinik tabloya göre;
çocuk ve ergenlere 2-3 ay süre ile; 1000-10000 IU veya 2 ay süre  ile haftada 50000 IU veya oral tek doz 600000 IU verilir.
İki ay boyunca 8000 IU geçmeyen dozda alınması sağlıklı bir kişide toksik etki yapmaz.
40000 IU üzeri uzun süre alımlarda toksik etki oluşabilir

D VİTAMİNİ- D HORMONU

D VİTAMİNİ besinlerle ve ilaç destekleri olarak alınabildiği gibi (besinler ile ancak 1/5 i alınabilir.).

Esas güneş ışınları ile temas sonucu vücudumuz tarafından üretilir. Vücudumuzun D vitamini sentezi için derinin güneş ışını görmesi gerekir.

Derimizin güneş ışınları ile D vit sentezi için saat 11-15 arası 15-20 dakika vücudumuzun en az beşte birinin güneş ışını görmesi yeterli olur.

Güneş koruyucu faktör 20 den fazlasının kullanımı D vitamininin oluşmasını engeller

.Yağda çöznebilen bir vitamin olduğu için vücutta uzun süre depo edilebilir yaz boyu D vit depolayan kişiler kış sonuna kadar ona sahip olabilirler.

 D Vitaminin İşlevi :
En belirgin temel  vücudun işlevii kalsiyum-fosfor metabolizmasını düzenlemektir.

·      Barsaklarda kalsiyum emilimini düzenler.
·      Kemiklerdeki mineraleşmeyi yönetir.
         Bağışıklık sistemini güçlendirir. Astım, romatoid artrit, tip 1 diyabet (insüline bağımlı şeker hast.), chrohn hast, M.S gibi bağışıklık bozuklukları ile oluşan hastalıklarda koruyucu ve tedavi edicidir.
·       İnsülin direncini azaltarak Tip2 diyabeti önler.

·      Yüksek tansiyon dolayısıyla böbrek ve kalp hastalıklarını önler.

·      Sedef Hastalığının tedavisinde yardımcı ilaçtır.

·     Obeziteyi (aşırı şişmanlığı) önler
    
       Beyindeki serotonin üretimini arttırır. 
s   Stres ve yorgunluk karşıtı magnezyum emilimine yardımcı olarak ruhsal iyilik sağlar. (mutluluk     vitamini)

         D vitaminin 17 tip kanser riskini önlemekte yardımcı olduğu bildirilmektedir.

·      Kalp ritmini düzenler.

·      Lökositleri (beyaz kan hücreleri) ve immün sistemi aktive eder.

·     Depresyon ve şizofreni riskini azaltır.

Ayrıca Dvitamini; : Kansere dönüşecek hücrelerin ölmelerine yardımcı olarak, doku ve organ oluşturmak için farklılaşma becerilerini kaybeden kanser hücrelerinin farklılaşmasına ve gelişmek , yayılmak  için kan damarları oluşturmalarına engel olarak;Özellikle: meme, prostat,pankreas,beyin tümörlerinin oluşmasını önler.


Güneş ışınlarından sınırlı yararlanmak, düşük D vitamini içerikli diyet, çok şişman  çok yağlı olmak, fosfat içeren soft içeceklerin aşırı tüketimi, bazen de barsak emilim bozuklukları (çölyak hastalığı gibi), uzun süre Epilepsi ilaçları kullanmak ve bazı ilaçlar D vitamini idrarla kayıplarını arttırırarak Vücutta D vitamini eksikliğine sebep olurlar.


D VİTAMİNİNDE TAMAMLAYICI OLARAK VE  EKSİKLİĞİNDE TEDAVİ·
               
·       Tamamlayıcı Tedavi:
Emziren annelere günlük 1000 IU

Anne sütünde D vit düşük olduğu için sadece anne sütü alan bebeklerde D vitamini eksikliği riski olduğundan;
Anne sütü alan bebekler günlük 400 IU
1-12 yaşlarda kiloya ve klinik duruma bağlı olarak 1000-2000IU
12 yaş üzeri tüm erişkinler günde 2000 IU almalıdır.

Eksikliğinde:
Eksikliğin derecesi ve klinik tabloya göre;
çocuk ve ergenlere 2-3 ay süre ile; 1000-10000 IU veya 2 ay süre  ile haftada 50000 IU veya oral tek doz 600000 IU verilir.
İki ay boyunca 8000 IU geçmeyen dozda alınması sağlıklı bir kişide toksik etki yapmaz.
40000 IU üzeri uzun süre alımlarda toksik etki oluşabilir

19.5.19

MENENJİT AŞILARI

MENENJİT  beyin ve omurilik zarlarının  iltihaplanmasıdır. İltihabı oluşturan mikroplarsa; S.Pnömonia,H.Enfluenza,N.Menengitis gibi çeşitlidirler.

Hastalığa yakalananların %50 si 2 yaşın altında en çok 0-1 yaş aralığındaki çocuklardır. Ergenlikte de  hastalığın görülme sıklığı artar.

1 yaş altındaki çocuklar, kreş, yatılı okul, kışla gibi yerlerde toplu yaşayanlar, bağışıklık sistemi zayıf olanlar, çeşitli nedenlerle dalağı alınmış olanlar, mikrobu taşıyan kişi ile direkt temas edenler ve sağlık personelleri risk grubunu oluştururlar.

Akut bakteryel menenjitlerin %80-85'inden Streptokoküs Pnomonia ve Hemofilus İnfluenza mikropları sorumludur.%15'i Neisseria Menengitis mikrobuna bağlıdır.
 S.Pnömonia (halk arasında zatürre aşısı diye adlandırılan) pnömokok aşısı ile, 
H.Enfluenza B (5'li karma içindeki) HIB aşısı ile korunmaya alınmış bu aşıların uygulamaya başlanmasından bu yana da bu mikropların sebep olduğu bakteriyel menejitlerde çok büyük azalma olmuştur.

MENENGOKOK AŞISI 'na gelince:   Neisseria Menengitis mikrobuna karşı bir aşıdır.
Neisseria Menengitis (menengokok) .Menengokoksik menenjiti oluşturan bir mikroptur. Çok sık rastlanmayan ancak  hızla yayılan bir mikrop olduğundan; mikrobun kana karışması halinde 24 saat içinde %10-15 ölümle sonuçlanır.
 Sağ kalanlarda da; işitme kaybı, zeka geriliği, sara krizleri, felçler, gangren sonucu uzuv kaybı gibi kötü izler oluşur.
Menengokok aşısı 2005 yılından beri U.S.A ve ileri ülkelerde uygulanmaktadır. Ülkemizde 2013 yılında       NimenrixNİMENRİX adı ile kullanıma sunulmuştur.
Dünya sağlık örgütü yüksek ve orta riskli bölgelerde bu aşıyı şart koşmaktadır.

Afrika, Suudi Arabistan memenjit kuşağı olarak bilinir ve yüksek risk bölgesidir.
 Ülkemiz orta riskli bölgededir.

Menengokok mikrobunun 13 tipi vardır. En çok hastalık yapan 5 tipi (A,B,C,Y,W-135) dir.
Nimenrix  B tipi hariç diğer 4 tipe karşı etkili Konjuge Menengokok aşısıdır.
Ülkemizde en çok W-135 ve B tipi daha az oranda da A tipi görülmektedir. 


YENİ BİR AŞI    B TİPİ MENENJİT AŞISI

Menengokok mirobunun ülkemizde en çok görülen tipi ''B'' ye karşı yeni geliştirilen bir aşı Bexero adıyla 2018 Kasım ayında kullanıma sunulmuştur.
İki aylıktan itibaren yaş gruplarına göre değişik şemalarda uygulanabilmektedir.
Menengokok mikrobunun ülkemizde en çok rastlanan beş tipinden '' B hariç '' dördünü kapsayan nimenrix aşısına ilaveten B tipine özel bu aşı ile beş serotipe karşı da korunma sağlanabilmiş olacaktır.

AŞILAMADA DOZ ÖNERİLERİ

Birinci yaşta
2 ayıktan itibaren: Birer ay arayla 3 doz, 12-13. aylarda bir hatırlatma dozu.
Veya; 2.-4. aylarda birer doz, 14. ayda bir hatırlatma dozu

Birinci-İkinci yaş arası
2ay arayla 2 doz,12 ay sonra biz hartırlatma dozu

İki-On yaş arası
İki ay arayla 2 doz


Onbir yaştan-Elli yaşa kadar
Birer ay arayla 2 doz


31.3.16

ÇOCUKLARDA SİNÜZİTİS



Sinüsler kafatasında bulunan 4 çift kemik boşluğudur (maxiller-Edmoid-Frontal-Sfenoid)
Sinüslerin kafatası kemikleri ve beyin ağırlığını hafifletme (ağırlığı hissetmememizi sağlama), çift cidarlı olduklarından beyin dokusunu sıcak-soğuk ve travmalardan koruma, işittiğimiz seslerin rezonansını arttırma, soluduğumuz havayı müküs salgısı ile nemlendirme gibi fonksiyonları vardır.
Sinüslerin içinde oluşan mukus salgısı silier hücreler yardımı ile sinüs boşluğunun deliğinden burun boşluğuna oradan genize ulaşır. Müküs salgısının genize akması sinüsün kendini temizlemesi demektir. Bu kendini temizleme mekanizmasının bozulması sinüs içinde salgı birikimine ve sinüsün enfeksiyonuna (sinüzitis) yol açar.

Çocuklar yılda ortalama 6-8 kez ( kreşe gidiyorlarsa daha da fazla )üst solunum yolu enfeksiyonu geçirirler. Bunlarında %5-13'ünde komplikasyon olarak rinosinüzit gelişir.

Enfeksiyona zemin hazırlayan diğer faktörler; alerjik nezle, geniz eti büyüklüğü, anatomik tıkanıklıklar daha az sıklıkla da bağışıklık yetmezliği sayılabilir.
Rinosinüzit çoğunlukla viral bir enfeksiyon olarak karşımıza çıkar. Bu durumda sinüs boşluğunda müküs birikir. Sinüs kendini temizleyemez sinüsün buruna açılan deliğini tıkayan müküs atılamazsa müküs bakterilerle enfekte olur ve iltihaplı bir sıvıya dönüşür. Bu sıvı daha çok tıkanma yaratarak,klinik belirtileri oluşturur.

KLİNİK BELİRTİLER
Burun ve genizde akıntı, çok uzun süren inatçı tahriş öksürüğü, ağız kokusu, yüz ve göz kapağında şişlik, gözde kaşıntı, çapaklanma, baş ağrısı, bazen yüksek olmayan ateş, geniz akıntısının yutulması sonucu mide tahrişi ile karın ağrısı oluşması, halsizlik, hırçınlık nadiren yüzde ağrı, çocukların ortalama yarısında da orta kulak iltihabı oluşabilir.

TANI
Klinik bulgular çok belirgin ve klasik ise görüntülemeye gerek yoktur. Büyük çocuklarda karanlık bir odada ağıza güçlü bir ışık kaynağı uygulayıp ışığın sızmamasının tespiti yardımcı bir metod olabilir.
6 yaşın altında görüntüleme önerilmemekte. Görüntüleme için tomografi altın standart kabul edilmekle birlikte (maliyet, radyasyon, çocuğun uyutulma zorunluluğu)gibi nedenlerle uygulaması zor olmaktadır.

Allerjik nezleli çocuklarda görüntülemede sinüzit bulgusu verebilirler. Bu da dikkate alınmalıdır.

Bir de; doğumdan sonra radyolojik olarak sadece edmoid ve maxiler sinüslerin görüntülenebileceği, sfenoid sinüsün 5 yaşından, Frontel sinüsünde 6 yaşından sonra görüntülenebileceği de unutulmamalıdır.

TEDAVİ
Balgam söktürücüler, antihistaminikler ve öksürük şuruplarının 6 yaşın altındaki çocuklarda etkileri tartışmalıdır. 2 yaşın altında mecbur olmadıkça kullanılmamaları sadece alerjik nezleye bağlı olgularda antihistaminiklerin yararlı olabildiği bilinmektedir.
Lökotiren antogonisti ilaçların sinüslerin silier aktivitelerini arttırdığı ve sinüs temizliğini sağladığı gözlemlenmiştir.

Tedavide temel ilaç antibiyotiklerdir.Tedavinin en az 2 bazen 3 hafta sürdürülmesi önerilmektedir.
Çocuğun streptokokus Pnömonia’ya (pnömokok aşısı) karşı aşılanması sinüs enfeksiyonlarına yakalanmayı azaltır.

 Çok uzun süre klorlu suda yüzmek, çok temiz olmayan deniz ve havuza burnu kapatmadan atlamak sinüs enfeksiyonu için hazırlayıcı faktör olabilir.

Akut sinüsitis 3 hafta içinde iyileşir. Nadiren 6-7 hafta sürebilir. Genellikle 6 haftadan uzun sürerse kronik sinüsitis olarak tanımlanır.

29.6.15

AKDENİZ ANEMİSİ


 Kanda alyuvarların (eritrositler) sayıca azlığı ve kana rengini veren hemoglobinin düşüklüğü anemi yani kansızlık olarak isimlendirilir.
 Akdeniz Anemisi en çok Akdeniz bölgesinde rastlandığı için bu ismi almıştır. (ilk kez 1925 yılında Cooley tarafından tanımlandığı içinde Cooley anemisi olarakta adlandırılır.).

Normal bir erişkinde Hemoglobinin %96 ısı Hb A ,   % 2.5’- %3.5’u HbA2,   % 01 den azı HbF den oluşmaktadır.
 Sağlıklı kişilerin hemoglobinlerinde normal yapıda 2 gen vardır.

Akdeniz anemisi otosomal resesif (çekinik) geçişli bir hastalıktır. Yani kişinin hasta olması için; aynı genin olumsuz (mutasyonlu) iki kopyasını (her bir ebebeynden değişmiş bir kopya) taşıması gerekir.

Sağlıklı kişilerin hemoglobininde normal yapıdaki 2 gen ; biri anneden biri babadan çocuğa geçer.
Akdeniz anemisi dediğimiz Beta Thalesemi majorde; Bu iki gende bozuktur.
Akdeniz anemisi taşıyıcılarında ise (Beta thalesemi-Traid)  biri sağlıklı biri değişken iki gen vardır.
Bu çocuklar ebebeynlerinin sadece birinden bozuk gen aldıkları için hasta değil sadece taşıyıcı olurlar.

Normal insanlar normal hemoglobin genleri taşırlar. Çocuklarına da normal Hb geni naklederler.
Anne babadan biri sağlıklı, biri taşıyıcı ise taşıyıcı ebebeynden bozuk geni alan çocuk %50 Akdeniz anemisi taşıyıcısı, normal geni alan çocuk ise %50 normal Hb ile doğacaktır.
Buna karşın hiçbiri Akdeniz anemili (Thalesem Mayor) olmayacaktır.

Anne ve babanın her ikisi de  taşıyıcı ise; her gebelikte %25 çocuk Akdeniz anemisi hastalığı ile doğacaktır.

AKDENİZ ANEMİSİ (Beta Thalasemi Mayor)
En sık Akdeniz bölgesinde rastlandığı için bu ismi alır. Ayrıca ekvatora ve ekvatora yakın bölgelerde de rastlanmaktadır.

Hasta bebekler yeni doğan döneminde normal görünürler. Ancak ilk 6 ay ile 1 yaş arasında hemoglobin değerlerinin süratle düşmesi ile kan nakline gereksinim duyacak duruma gelirler.
Bu çocuklarda ayrıca solukluk, büyüme geriliği, beslenme güçlüğü, ateş, ishal, kusma, karın şişliği, karaciğer, dalak büyüklüğü, burun kökü basıklığı, üst çenenin belirginleşip mongoloid yüz görünümü oluşumu gözlenir.

TEDAVİ:
Bu çocuklarda normalde 3ay civarı yaşayan kırmızı kan hücreleri (eritrositler) taşıdıkları normal olmayan  hemoglobin nedeni ile kısa sürede yıkılırlar yani yaşam süreleri çok kısadır. Bunun sonucu yaşamı tehdit edecek derecede oluşan kansızlığa karşı sık sık kan nakilleri yapılması gerekir.

 Düzenli kan nakilleri yapılamayan hastaların yaşamları 5 yaş civarına kadardır.
Genellikle kalp ve karaciğer yetmezliği sonucu kaybedilirler.
Tedavi amaçlı splenektomi (dalağın çıkartılması) yapılan hastalar da septisemi ile kaybedilebilirler.
Uygun kan nakilleri yapılan hastalar buluğ çağına kadar yaşayabilirler. Kan transfüzyonlarının hastaya yükleyeceği demir birikimine (hemosiderozis) karşı uygun şelasyon tedaviside gerekmektedir.

TAŞIYICILAR
İki beta geninden yalnızca birini taşıyanlar Beta Thalasemi taşıyıcısı olarak adlandırılır. Bunlar hafif solukluk dışında hiçbir klinik belirti vermezler ve de hiçbir tedavi gerektirmezler.

Ancak; bu çocukların soluklukları nedeni ile demir eksikliği gibi nitelendirilip demir preparatları ile tedaviye alınmaları hem durumlarını değiştirmez hem de zararlı olur. Bundan kaçınılmalıdır.

20.5.15

V E D A

                                            ‘’Bütün bitişler sona erişler erkendir. ,,


Ancak ! bir gün bitmesi gerekiyordu.

İzleyicisi olduğum bebekler, bebeğini birlikte büyütmemizi isteyen bebek bekleyen
genç anneler .
Sizlere  vefasızlık yapacakmışım duygusu bu bitişi hep engelledi.

Elimde büyüyen; erişkinler, torun bekleyen büyükanne ve dedeler,
genç anne adayları, yeni anne olmuşlar bilmenizi isterim ki;

Yeni bir nesli yine birlikte büyütelim istiyordum.
Bu benim için büyük bir zevk ve de onur olurdu.

Ancak; bir gün bitecekti.  Doğaldır ki bitmesi de gerekirdi.

Sizden anlayış bekliyorum.

Zamanım kaldı ise dinleneceğim.

Benimle birlikte büyüyen tüm çocuklara onların anne ve babalarına, büyükanne ve dedelere vefaları ve bana yaşattıkları bu muhteşem final  için sonsuz sevgiler.

Sizlere; bana bahşettiğiniz övgü dolu sözlerin coşkusu ve sevinci ile veda ediyorum .

Hoşça kalın.


                                                                                     Dr. OKTAY DİKMEN





Not: Benden ısrarla bundan sonra başvuracağınız çocuk hekimlerini önermem istendi
         benim gözümde bütün hekimler değerlidir. Ancak üniversite yıllarımdan beraber                                    çalıştığım hekimlerden  bazılarını size önerebilirim. Tabii ki tercih sizin olacaktır.


Dr. Sevgi Mir:  463 41 63- Dr. Raşit Vural Yağcı: 464 45 95-Dr. Özlem Kocabaş Tuncel:421 60 45