25.4.14

S İ G A R A

S İ G A R A
·         1492 DE Colomb Amerikadan Avrupaya tütün fidelerini getirdi.
·         16. yy. da İngiltere de puro gibi sarılarak içildi.
·         17. yy. da Türk insanı tütünle tanıştı ekimine başladı.
·         18, yy. da enfiye-puro-pipo-tütün çiğneme gibi kullanımları devreye girdi.
·         19. yy.  ortalarından itibaren Avrupada sigara şeklinde üretimi başladı.
İlk kez 1964 de U.S.A  hazırlanan TÜTÜN ve SAĞLIK başlıklı raporda sigaranın Akciğer kanserinin hazırlayıcısı olduğu duyurulunca dünya kamuoyunda sigara karşıtı hareket başlatıldı.

Sigara tek önlenebilir erken ölüm sebebidir.
·         U.S.A da sigara içimine bağlı olarak yılda 350 binden fazla kişi ölmektedir. Bu rakam A.B.D’nin 2. Dünya Savaşında kaybettiği asker sayısına yakındır.
·         Sigara dünyada her yıl 1 milyondan fazla insanın  erken ölümüne sebep olmaktadır.
·         İçilen her sigara insan ömrünü ortalama 5.5 dakika kısaltır.
·         Günde 2 paket sigara içen 30-35 yaşındaki bir kişinin yaşam süresi içmeyenlere göre 8-9 yıl daha kısa olur.
·         Sigara içen erkeklerde ani ölüm riski içmeyenlere göre 10 kat fazladır.
·         Sigara bırakıldıktan sonra dahi risk ancak 10-15 yılda kaybolur.

Sigara ve hastalıklar.
·         Başta akciğer kanseri olmak üzere; Baş boyun, yutak, ağız nefes borusu, idrar torbası, böbrek, pankreas kanserlerinin oluşumunu hazırlar.
·         Kalp hastalıklarının %30’undan sorumludur.
·         Koroner hastalıklar ve tansiyonu olumsuz etkiler.
·         Genellikle amputasyonla sonuçlanan periferik damar hastalıklarına yol açar.
·         Mide ülseri ile yakın ilişkilidir.
·         Astımın sebebi değildir ama astım için zemin hazırlar ve astımı kötüleştirir.
Empotans ve erken menopoz sebebidir.

Sigara dumanının her doku ve organa zararlı olduğu tespit edilmiştir.
Sigara dumanı içinde 4000 den fazla farklı kimyasal madde ayrıştırılmıştır.
Bunlar içinde 1200’ün üzerinde kanser yapıcı ve toksik madde vardır.
En önemlileri NİKOTİN Ve KARBONMONOKSİT tir.

NİKOTİN
Tütündeki nikotinin çok azı dumana geçer. (%15-20) saf nikotin korkunç bir zehirdir.
Nikotine batırılmış  çubuk bir serçenin gagasına değdirilirse kuş hemen ölür.
Orta boy bir yaprak sigarasındaki nikotin saflaştırılıp deri altına zerk edilirse iki insanı öldürür.

KARBONMONOKSİT
Sigara dumanında % 2-5 oranında bulunur.
Oksihemoglobini düşük,karbohemoglobin  yüksekse HYPOXİ (oksijen azlığı) oluşur.
Sigara Myocard enfaktüsü, periferik damar tıkanmaları-arteriosklerosis oluşmasında rol oynar.
Tütün gübrelerindeki  bir çok toksik madde de dumana geçer.

SİGARA ÇOCUK VE GENÇLER VE GEBELİKTE
Nikotin Fötotoksiktir (karında gelişen cenin için zehirleyicidir.) sigara içen annelerin ceninlerinde vasokonstrüksiyon sonucu total kan akımının azaldığı gösterilmiştir.
AKTİF ve PASİF sigara içiminde
·         Düşükler
·         Rahim içi ölümler
·         Düşük doğum ağırlıklı bebek oluşur.
SİGARA İÇEN VE EMZİREN ANNE BEBEĞİNDE DE ZARARLAR OLUŞUR
Sigaranın toksik maddeleri annenin sütünden bebeğe geçer.
MSS: Aşırı huysuzluk- uyuklama- dalgınlık
Kalp: Atım sayısının artması
Sindirim: Motilite artması- kusma
Zeka düzeyinde azalma, okuma güçlüğü, hyperaktif çocuk oaranında artma.
Ani bebek ölümüne daha çok rastlanır.
BEBEĞE TÜTÜTNÜN TOKSİK ETKİSİ
ENDİREK:
Süt çocuğu erişkinden daha çok nefes alıp verir solunum düzeyi erişkine kıyasla vücut ağırlığına göre daha geniştir.
Hem emdiği için sütten, hem de yaşadığı ortamdan PASİF İÇİCİ olarak etkilenir.
DİREKT:
·         Tütün tarlalarında çalışan annelerin çocukları yerde buldukları tütün yapraklarını çiğner.
·         Atılmış sigara paketlerindeki sigaraları çiğner toksik etkilenirler.
Ülkemiz dünya üzerinde sigara alışkanlığının en hızlı arttığı kişi başı sigara tüketiminin en fazla olduğu ülkelerden biridir.
Toplumun değişik kesimlerinde %80 e varan içme alışkanlığı var ‘’Türk gibi sigara içiyor.’’ Tabiri yaygındır.
Gelişmiş ülkelerde son 20 yılda sigara tüketiminin azaltılması kalp damar hastalıklarını azaltmıştır.
ALIŞKANLIK NEDEN?
·         Ülkemizdeki 15 yaş üstündeki nüfusun %45-50 si ciddi sigara tutkunudur.
·         Tiryaki ailelerin çocuklarında sigara başlama içmeyen ailelere göre 4 misli fazladır.
·         Ergenliğin fiziksel ve ruhsal gerilimleri nedeni ile
·         Büyüdüğünü kanıtlamak için
·         Yetişkin insan rolü oynama arzusundan içmek büyüklere özgü bir imtiyaz ise bende bu imtiyaza sahibim demek için
Arkadaş baskısı  nedeni ile
Dışlanmamak, hor görülmemek, gruba ait olduğunu ispatlamak(aidiyet) uğruna zehir olsa içer.
CİNSEL KİMLİK
Erkek olma- sigara ve içki erkeksi  tutkulardır.
Erkek egemen toplumda böylece üstünlüğe ulaşma duygusu ile içer.
SİGARAYLA SAVAŞ
Hedef kitle gençler olmalıdır.
·         Zorlanmamalı- zor  kullanmamalı
·         Zararları için herkes öğretmen-dr- sanatçı- politikacı- yönetici  aydınlatıcı çalışmalar yapmalı
·         Spora yönlendirmeli
·         Başlamanın önlenmesi sağlanmalı kitle iletişim araçları ve okullarda eğitici çalışmalar ile
·         Sigara içmemek TERCİH EDİLEN bir davranıştır. Bu modelin işlenmesi gerekir.
A.B.D de 20 yılda 35 milyon insan sigarayı bırakmıştır.
Yasal önlemler
Sosyal baskı ‘’2. Sınıf insan sigara içer savı.’’
Sağlığa zararlarının vurgulanması

Tütün üretimi yerine besin üretimine geçmek.

14.4.14

ARI SÜTÜ- BAL- POLEN- PROPOLİS

ARI SÜTÜ- BAL- POLEN- PROPOLİS
(Dünyamıza ve Sağlığımıza Katkıları)
Arılar: çiçeklerin üreme cisimciklerini taşıyarak; doğadaki bitkilerin ve çiçeklerin döllenmesini ve türlerinin devamını sağlar.
Arılar ve onların bu yüklendikleri görev olmasa dünyadaki yaşam kısa sürede tamamen yok olur.
Sabahın çok erken saatlerinde doğaya dağılarak ve o gün kondukları çiçeğin veya bitkinin cinsini hiç değiştirmeden akşama kadar hep aynı cins çiçeğe konup, kalkarak işlemlerini sürdürerek gün boyu     
 çiçekten çiçeğe konarak polenleri toplarlar.
Döllenme işlemi dışında; artan ve arka ayaklarına yapışmış polenleri de kovana taşırlar.
İnsanlar bu polenlerden ayrıca yine arıların ürettiği bal , arı sütü ve propolis gibi ürünlerden büyük yararlar sağlar.
BAL
Arıların çiçek ve meyve tomurcuklarından topladıkları nektarı kendi salgıları ile birleştirerek peteklerde topladıkları bir besindir.
Yarım kilo nektar toplamak için dokuz yüz bin arı bir gün boyunca çalışır. Bir gram bal üretebilmek içinde dört binden fazla çiçeğe konarlar.
Balda binlerce çiçeğin, bitkilerin besleyici değeri ve şifası var.
 Bal içerdiği yüksek orandaki karbonhidrat nedeni ile; çocuklar, yaşlılar, hastalar ve sporcular için mükemmel bir besin kaynağıdır.
Başta enzimler olmak üzere; mineraller, vitaminler, aminoasitler ve flavonoidlerden çok zengindir. Bu nedenle;
Antibakteriel (mikropları öldürücü)
Antiviral          (virüslere karşı üremelerini durdurma)
Antiparaziter    (parazitlere karşı öldürücü)
Antienflamatuar             (yangı giderici)
Antikansorejen  (kanser oluşumunu önleyici)
Antioksidan        (serbest radikalleri bloke edici)
Özelliklere sahiptir.


ARI SÜTÜ
         Kovandaki kraliçe arının beslenmesi için; işçi arıların ürettikleri bir salgıdır.
Kraliçe arı ömrü boyunca bu sütle beslenirken işçi arılar polen ve balla beslenirler.
İşçi arılar üç haftada, kraliçe arı iki haftada gelişimini tamamlar. Ve de işçi arılardan yüzde altmış kadar daha ağırdır.
Kraliçe arı birgünde birkaç bin, yaşamı boyunca üç milyon yumurta üretir.
Kraliçe arı beş altı yıl yaşarken işçi arılar ancak birkaç ay yaşarlar.
         Arı sütü: A-D-C-E ve B grup vitaminlerinin tamamı ile mineraller ve insan vücudu için mutlak gerekli, vücudumuzda sentezlenemeyen ancak; bitkiler ve o bitkiyi yemiş olan hayvanların etini yiyerek alabildiğimiz proteinlerin yapı taşlarını teşkil eden; esansiyel yani temel aminoasitlerin tamamına yakınını, ayrıca çeşitli protein ve enzimleri içerir.
        Bu zengin kompozisyonu sayesinde; hücre yenileyici, vücut dokularının sağlıklı çalışmalarını düzenleyici, enerji arttırıcı özelliği ile bedensel ve zihinsel yorgunluğu gidererek, düşünsel ve fiziksel aktivite artırıcı, ayrıca antialerjik, anti kanser, anti bakteriyel, anti fungal(mantarlara karşı) ve anti oksidan dır.

POLEN
Çiçeklerin erkek organlarınca üretilip dişi organlarının döllenmesini sağlayan cinsiyet hücreleridir, çiçeklerin spermidir.
Arılar polenler ile çiçeklerin ve bitkilerin döllenmesini sağlamak yanında kendilerinin yaşamları için gerekli proteinide polenlerden karşılarlar.
Arılar topladıkları polenleri salgıladıkları bir sıvı ile arka bacaklarında biriktirerek kovana getirirler.
Kovandaki yavrularını beslemek için peteklerde depolarlar.
Polen: Protein, vitaminler, mineraller, enzimler birde polifenolik bileşikler ve flavonoidler yönünden de çok zengin bir besindir. 150 gramlık polende; 150 kg dana eti, 150 kg süt, 80 kg kadar bala eşit vitamin ve mineral vardır.
Anti oksidan özellikleri nedeni ile; serbest radikallerin sebep olduğu;  bağışıklık çöküşü, kalp, damar, sinir sistemi hastalıkları, kanser, erken yaşlanma gibi birçok olayı önleyici rol üstlenir.
Ayrıca; hasta, çocuk ve yaşlılarda iştah açıcı ve besin desteği olarakta kullanılır.

PROPOLİS
Bal arılarının (işçi grubunun) çeşitli ağaçların ve çalıların kabukları, yaprakları ile tomurcuklarından topladıkları reçinemsi bir maddedir.
Bununla kovanın içyüzünü ve önünü kaplayarak kendilerini soğuk ve hastalıklardan korurlar.
Arılar kovan içindeki besinleri, yavruları çeşitli zararlılardan (mikrop v.s.) korumak ve kovanı dezenfekte etmek için propolis toplarlar. Propolis: petek gözlerinin temizliği, kraliçe arının yumurtalarının steril ortamda gelişmesi ve yavrunun korunmasında etkilidir.
Dışarıdan nektar ve polen toplayan işçi arıların kovan girişinde propolisle fırçalanarak kovana temiz girmeleri sağlanır.Kovanda yetmiş seksen bin civarında olgun arı bir o kadarda yavru bulunur. Kovan içi sıcaklık yirmi dört derece rutubet yüzde elli civarındadır. Bu şartlar her türlü mikrop üremesi için uygun bir ortamdır. Buna karşın propolis sayesinde arılar kırk milyon yıldan beri yaşamlarını sürdürebilmektedirler.
                     Eski çağlardan beri örneğin Mısır Uygarlığında ölülerin mumyalanmasında, savaşlarda vazelin ile karıştırılarak hazırlanan merhemlerle yaraların iyileştirilmesinde kullanıldığı tıbbın babası Hipokrat’ın deri ülserleri ve sindirim sistemi bozukluklarında propolisi kullandığı, Anadoluda da yara ve çıbanların iyileştirilmesinde kullanıldığı bilinmektedir.
Bilimsel çalışmalar antibiyotiklerle birlikte kullanıldığında antibiyotik etkisini yüz kat kadar arttırdığını göstermektedir. Uzun süre propolis alınması zararlı bakterilere karşı direnç oluşturur, yararlı bakterileri olumlu etkiler. Bu nedenle çok nadir ve çok önemli geniş spektrumlu antibiyotik olarak kabul edilmektedir.
Ayrıca birçok kanser türlerinde de yayılmayı önleyici olarak başarı ile kullanılmaktadır.
Propolis çok güçlü bir mikrop öldürücü (antibakteriyel), virüslerin çoğalmalarını önleyici(antviral), mantaralara karşı (antifungal), eklemlerde oluşan yangıya karşı (antiflamatuar) dır. ki çalışmalar bu etkinin  kortizon ve aspirine çok yakın olduğunu göstermiştir.

Bileşimindeki flavonoidler nedeni ile serbest radikalleri temizleyici (antioksidan), bağışıklık arttırıcı (immün modülatör), tümörlerin gelişimi ve metastazları önleyici (anti kanser), yaraları iyileştirici, şeker metabolizmasını düzenleyici, karaciğeri toksinlerden koruyucu ve de obeziteyi önleyici etkiye sahiptir.

3.4.14

GENİZ ETİ-BADEMCİKLER

ADENO TONSİLLİTİS (AMELİYATLARI)
Bademcikler lenfoid sistemin boğaza yerleşmiş dokularıdır.
Bademciklerin tıkanma yapacak kadar büyümesi ve sık tekrarlayan bademcik enfeksiyonları operasyon endikasyonudur.
Büyüme akut veya süregelen enfeksiyonlar sonucu olur.
Ancak;  enfeksiyon her zaman büyümeyi oluşturmaz bazen süregelen iltihaplı bademcikler ufak ve farenx kolonları içinde gömülmüş olabilirler.
Akut enfeksiyonda ileri derecede büyüyen bademcikler enfeksiyon geçince tekrar eski hallerine dönebilirler. Bir de yaşla birlikte dokuda küçülme oluşabilir.
Ön pilikaların sürekli hiperemik (kızarık) olması boyun lenf düğümlerinin şiş olması süregelen bademcik enfeksiyonu (kronik tonsillit) için bademcik büyüklüğünden daha geçerli bir bulgudur.
ENFEKSİYONLAR NEDENİ İLE DOKUSU BOZULAN BADEMCİK KORUYUCULUĞUNU KAYBEDER.
VÜCUTTA BADEMCİĞİN ALINMASINDAN SONRA EKSİKLİĞİNİN BİLİNEN HİÇ BİR ZARARI YOKTUR.
Solunumu engelleyen çok büyük bademcikler ve geniz eti olan çocuğa 6. Aydan itibaren operasyon yapılabilir  (tıbbi kesin bir zorunluluk varsa yaş engel değildir).
Normalde endikasyon var ise 3 yaştan sonra bademcik ve geniz eti operasyonları rahatlıkla yapılabilir.
ADENOİDLER (Geniz eti-Geniz bademciği)
Genzi eti de denilen adenoidler aynı bademcik gibi lenfoid dokudadır.
Burun boşluğunun arka kısmı ile damağın yani boğazın üst kısmında yer alır.
Nasofarenx (geniz) deki lenfoid dokuların büyümeleri (hipertropisi) ve enfekte olmaları (iltihaplanmaları) ekseri bademcikler ile birliktedir.
 ENFEKSİYONLAR SONUCU BÜYÜYEBİLDİĞİ GİBİ ALLERJİK NEDENLERLEDE BÜYÜYEBİLİR.
Adenoidlerin büyümesi nasofarenx kubbesini doldurarak; havanın b urundan geçmesini önler ve kulakta nasofarenxe acılan östaki borularını tıkar orta kulak enfeksiyonu ve işitme bozukluğu yaratır.
Bu durumda; ağızdan soluma, süregelen burun akıntısı, burundan konuşma (rinolali) karekteristikdir.
Burundan solunum yapılamaması burundan geçişte ısınıp süzülen havanın direkt ağızdan soğuk ve süzülmeden alınması sonucu larenx de oluşan tahriş özellikle geceleri gelen öksürük krizleri ile karşımıza çıkar.
Adenoidlerin büyklüğünde: İştahsızlık, yorgunluk, horlama, huzursuz uyku, uykudan ağlayarak uyanma, tat ve koku duyusunda bozulma, büyüme, gelişmede durgunluk , giderek yüzün şekil bozukluğu (üst dişlerin öne itilmesi, yüzün çirkinleşmesi, ağzın devamlı açık oluşu nedeni ile aptal bir görünüm- Facies adoneicus) ayrıca diş gıcırdatma ve boyun lenf bezlerinde şişmede sık görülür.
ADENOİDEKTOMİ (GENİZ ETİ OPERASYONU)
·         Adenoidlerin çok büyük oluşu tekrarlayan enfeksiyonlar.
·         Östaki tüpüne etki (tıkama) ile orta kulakta sıvı birikimi (efüzyon) veya süre gelen orta kulak enfeksiyonu.
·         İşitme kaybı oluşturması.
·         Süregelen sinüsitis (sinüs deliklerinin tıkanması)
·         Sürekli ağızdan solunum ve abartılı horlama.
·         Uyku apnesi, uyku bozuklukları.
·         Adenoid yüz (aptal görünüm) gelişmesi.
·         Tekrarlayan veya süregelen naso farenjitis.
Geniz eti operasyonu için endikasyon oluştururlar.
ADENOTONSİLLEKTOMİ (BADEMCİK VE GENİZ ETİ OPERASYONU)
·         Sık tekrarlayan iltihaplar: yılda 5-7 atak, iki yıl süresince 5 atak, üç yıl süresince yılda 3
atak gibi .
 Özet olarak yılda ortalama 4 ten fazla atak olursa okul çağı çocuklarında 6 ayda 3-5 atak oluşursa  depo penisilin ile  koruma uygulanır ancak yakınmalar devam ederse operasyon şarttır.
·         Tekrarlayan bademcik iltihabına bağlı ateşli havale veya kalp kapakçık hastalığı oluşursa (operasyon; enfeksiyon sayısını azaltır ancak akut romatizmal ateşi önlemez)
·         Tedavilere inatçı süregelen bademcik iltihapları, tekrarlayan boyun lenf bezi iltihapları.
·         Peritonsiller apseler (bademcik ve çevre dokuyu saran yumuşak dokuda oluşan apselerdir çok ciddi bir tablodur).
·         Yutmayı ve solunumu güçleştiren, beslenme,gelişme,konuşma bozukluğuna sebep olan büyümüş geniz eti ve  bademcikler, devamlı ağız solunumu, abartılı horlama, uyku apnesi, uyku bozuklukları.
·         Kronik tonsillitis -süregelen bademcik iltihabı-( Bu tabloda bademcik kriptleri arasında beyaz renkli peynirimsi maddeler oluşur.)
·         Difteri taşıyıcılığı.
·         Bademcik tümörü şüphesi.
Bütün bunlar mutlak alınma sebeplerini oluştururlar.

RELATİF( NİSPİ) ENDİKASYONLAR
·         Cervical lenfadenid (Boyun lenf bezleri iltihabı).
·         Tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonu.
·         Beta hemolitik streptokok enfeksiyonlarından sonra oluşan sistemik hastalıklar örneğin(Akut  romatizmal ateş,  glomerulonefritis gibi).
·         Ateşli havalelere sebep olan bademcik enfeksiyonları.


OPERASYON: Enfeksiyon geçtikten iki üç hafta sonra yapılır.
Operasyon gerektiği, şart olduğu halde bademcik ve geniz etinin immün sistem için gerekliliği birçok ailede tereddüt yaratmaktadır. Ancak bunların immün sistem için gerekliliği immünolojik cevap ve hastalıkları önlemedeki rolleri bugün için şüphelidir.
KOMPLİKASYON:  En çok korkulan  kanamadır çocukların %3 ünde sıklıkla operasyondan sonraki ilk 24 saatte bazen de operasyondan 10 gün sonra oluşabilir.
Ödem:  Operasyon alanında nadiren oluşur ve solunum sıkıntısı yaratabilir.
KONTRENDİKASYON (Operasyonun yapılamama durumu) :
·         Pıhtılaşma bozuklukları.
·         Yarık damak.
·         Çocuk felci salgınları dönemi.
·         Boğazda akut enfeksiyon varsa.

·         Küçük dilin iki parçalı (bifid uvula) durumlarında çocuklarda hipernasal konuşmaya yol açacağı için operasyon yapılamaz.