30.3.15

BÜYÜME AĞRILARI


3 yaşla-12 yaş arasında tipik olarak; iki taraflı, akşamları,
 bazen geceleri uykuya dalarken veya uykudan uyandıran şekilde oluşan, sıklıkla uyluk ve baldırları tutan bir ağrı yakınmasıdır. Buna karşın; eklemlerde ağrı yoktur veya çok nadirdir
.
Ağrılar ovma, ısıtma veya ağrı kesicilere cevap verir.Bu basit uygulamalarla hafifler veya geçer
Ağrı şikayetleri genellikle yarım-bir saatlik süreçleri kapsar
.
Ağrıyan bacakta; şişlik, renk değişikliği, ısı artışı, hareket kısıtlılığı, topallama yoktur
.
Bu çocukların muayenelerinde fizik bulguya rastlanmaz. Vücut sistemlerini ilgilendiren (solunum, dolaşım sistemleri vb.) bir bulguda yoktur. Röntgen ve laboratuar analizlerinde de bir anormallik saptanmaz

Sebebi bilinmeyen bu ağrıların büyüme ile ilgisi yoktur.
Büyüme döneminde karşımıza çıktığı için bu ismi almaktadır


Ağrının gelişmesinde ruhsal (heyecani) faktörlerin, travmanın ve aşırı egzersizin, bazen de besin alerjilerinin rolü olabileceği ileri sürülmektedir.

Bu ağrıların erişkin döneme huzursuz bacak sendromu olarak yansıdığı düşünülmektedir.
Yapılan araştırmalar bu çocuklarda ağrı duyarlılığının yüksek olduğunu kemik ve mineral dansitisesinin az olduğunu göstermiştir.

Tipik şikayetler için test yapmaya gerek yoktur. Ancak röntgen ve kan analizleri ailenin endişelerini gidermek için yapılabilir..
Ağrının tipik karakterleri yoksa; enfeksiyon, enflamatuar artrit ,malignite, orpedik ve endokrin hastalıklar araştırılmalıdır.

TEDAVİDE:  Isı uygulaması, masaj, ağrı kesicilerle steroid olmayan antiflamatuar ilaçlar verilebilir.

Ayrıca; aileye bu durumun hiçbir iz bırakmadan geçici olduğu anlatılmalıdır.

27.3.15

DEMİR EKSİKLİĞİ

Demir organizmanın çok önemli ve de eksikliği en çok görülen bir elementidir.
Çocuklarda  vücut demirinin %65 i demir içeren hem grupları ve protein yapısındaki globulinden oluşan ve kanın rengini veren HEMOGLOBİNde ,  %10 u kaslarda bulunan renkli pigment MYOGLOBİN de   %25 i de karaciğer, dalak ve kemik iliğinde depo şeklinde FERRİTİN -HEMOSİDERİN de bulunur.
                    Hemoglobindeki hem   akciğerden dokulara oksijen taşır.  Myoglobindeki hem   oksijeni  depolar ve kaslarda oksijen yetersizliği durumunda bu oksijen serbest hale geçerek kullanılır.
Besinlerle alınan demir oniki parmak barsağı ve ince barsakların ilk bölümünden emilir TRANSFERİN isimli bir proteine bağlanarak plazmaya taşınır.
Demir eksikliği teşhisinde çok önem taşıyan total demir bağlama kapasitesi ölçümü(TDBK) bu taşıyıcı protein transferinin indirek ölçümüdür.
Demirin atılımı ise; barsak hücreleri, safra, dışkı, tırnaklar, saç ve idrarla birde regl kanamaları ile olur.
                  Yeni doğanda toplam 0.5 gr, erişkinlerde ise 10 katı 5 gr. demir mevcuttur.
Yeni doğan bebekte hemoglobin yoğunluğu yüksektir ve bu 2-3 içinde kan hücrelerinin yıkımı ile hızla azalır burada çıkan demir  depolarda toplanır.
 Ancak bu depo ilk 5-6 ay için yeterli olabilir. Ayrıca erken ve düşük doğum kilosu ile doğan ve yeni doğan döneminde kanamaları olan bebeklerde depo çok daha önce azalma gösterir.
                Anne sütü litrede 0.5 mg, inek sütü litrede 1.5 mg demir içerir. Buna karşın inek sütündeki demirin %10 u, anne sütündeki demirin %49 u barsaktan emilir.
Anne sütü alan bebeklerde 4-6 ay sonra Fe elementi eksilmesi olur.
Zenginleştirilmemiş inek sütü alan bebeklerde sadece sütten yeterli demirin sağlanması için, bebeğin günde yaklaşık 15 lt süt alması gerekir.

DEMİR EKSİKLİĞİNE BAĞLI ANEMİ (KANSIZLIK) NEDENLERİ
·         Diyete bağlı olarak demirin az alınması
·         Artmış demir gereksinimi (prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı, siyanotik kalp hastalığı, buluğ çağı)
·         Tekrarlayan ishaller, barsak emiliminin bozuklukları (çöliak hast. Vs.)
·         Kan kayıpları.
·         İnek sütü alerjisi, zenginleştirilmemiş inek sütü ile beslenme.
·         Kanama yapan barsak parazitleri.
·         Asprin ve diğer romatizmal ilaçların sürekli kullanımı.
·          
DEMİR EKSİKLİĞİNE BAĞLI KANSIZLIKTA KLİNİK BELİRTİLER
Bebeklerde kansızlık tablosu genellikle 6 ay ile 2 yaş arasında gelişir.
 Büyümede duraklama;( iştahsızlık  sonucu çocuğun büyümesi geridir, ağırlıkları boylarına göre azdır. Bu çocuklara demir desteği yapıldığında normale dönerler.) Ayrıca toprak yeme , dil papillalarınınsilinmesi, yutma güçlüğü , huzursuzluk, yorgunluk, mental motor gelişme geriliği, algılama fonksiyonlarında azalma (Beynin hızla geliştiği süt çocukluğu döneminde demir eksikliği kalıcı zeka geriliğine sebep olabilir) .
Süt çocuklarının; korku, çekingenlik, anneye aşırı  düşkünlükleri de vücutta demir düşüklüğüne bağlanabilir.
Nefes tutma (katılma nöbeti),kalp hızında artış,fizik performans azalması,enfeksiyonlara yatkınlık vardır. Birde bu çocuklar pancar yediklerinde idrarları kırmızı çıkar.Bu da önemli bir bulgudur.
Demir eksikliği buluğ çağı çocuklarında okul başarısızlığı ve konsantrasyon güçlüğüne de yol açar.
KORUNMA
Gebelerdeki demir eksikliğinin giderilmesi bebekte gelişebilecek anemiyi önler.
·         Zamanında doğan bebekler. Yeteri kadar demir ile zenginleştirilmiş besin almıyorsa 4. Aydan geç olmamak üzere kg başına 1 mg demir ile desteklenmelidir.
·         Prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebekler 2 aylıktan başlayarak 12. Aylığa kadar kg başına 2 mg. 1 kg altında doğanlar kg başına 4 mg demir almalıdır.
·         Anne sütü alamayanlara mutlak olarak demir ile zenginleştirilmiş Formulalar verilmelidir.


Verilen demirin emilimini ve bio yararlılığını beraberinde alınan C vitamini ve C vitamini içeren besinler ve birde kalsiyum arttırır.
Tahıllardaki fitatlar, ıspanak, pazı gibi yeşil sebzelerde bulunan okzalad ise emilimi azaltır.
Demirden en zengin besinler : Et ve et ürünleridir. Yumurta sarısı, yeşil sebze ve meyvalarda da demir mevcuttur.
Besinlerle aldığımız tüm demirin yaklaşık %10 u emilebilir.
DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ
Kıkrmızı kan hücrelerinin sayı ve renginin azlığı, şekillerinin bozulması hemoglobinin düşüklüğü, ferritin ve serum demirinde azalmanın yanında demir bağlama kapasitesinin artması ile konur.
TEDAVİ
Demir içeren ilaçlarla olur. Demir alımı dişlerde geçici renk değişikliği yapar. İlacı dilin arkasına vermek kısmen bir önlemdir. En sık yan etki (%10-20) ishal veya kabızlıktır. İlaç yemek aralarında verildiğinde emilimi artar fakat yan etkileri çok olur bu nedenle yemekle birlikte veya hemen yemek arkasından verilmesi  önerilir. Sütle bile birlikte verilebilir. Bazı çocuklarda kahvaltıdan yarım saat önce tek doz verilmesi de önerilebilir.
Tedavi ile hemoglabin düzeyi normale geldikten sonra depolarında dolması için tedaviye 2 ay daha devam edilmelidir.

Vücutta demirin birikim yapmasını önlemek amacı ile tedavi 5 aydan uzun sürdürülmemelidir. 

23.3.15

DEMİR EKSİKLİĞİ


                    Demir organizmanın çok önemli ve de eksikliği en çok görülen bir elementidir.
Çocuklarda  vücut demirinin %65 i demir içeren hem grupları ve protein yapısındaki globulinden oluşan ve kanın rengini veren HEMOGLOBİNde ,  %10 u kaslarda bulunan renkli pigment MYOGLOBİN de   %25 i de karaciğer, dalak ve kemik iliğinde depo şeklinde FERRİTİN -HEMOSİDERİN de bulunur.
                    Hemoglobindeki hem   akciğerden dokulara oksijen taşır.  Myoglobindeki hem   oksijeni  depolar ve kaslarda oksijen yetersizliği durumunda bu oksijen serbest hale geçerek kullanılır.
Besinlerle alınan demir oniki parmak barsağı ve ince barsakların ilk bölümünden emilir TRANSFERİN isimli bir proteine bağlanarak plazmaya taşınır.
Demir eksikliği teşhisinde çok önem taşıyan total demir bağlama kapasitesi ölçümü(TDBK) bu taşıyıcı protein transferinin indirek ölçümüdür.
Demirin atılımı ise; barsak hücreleri, safra, dışkı, tırnaklar, saç ve idrarla birde regl kanamaları ile olur.
                  Yeni doğanda toplam 0.5 gr, erişkinlerde ise 10 katı 5 gr. demir mevcuttur.
Yeni doğan bebekte hemoglobin yoğunluğu yüksektir ve bu 2-3 içinde kan hücrelerinin yıkımı ile hızla azalır burada çıkan demir  depolarda toplanır.
 Ancak bu depo ilk 5-6 ay için yeterli olabilir. Ayrıca erken ve düşük doğum kilosu ile doğan ve yeni doğan döneminde kanamaları olan bebeklerde depo çok daha önce azalma gösterir.
                Anne sütü litrede 0.5 mg, inek sütü litrede 1.5 mg demir içerir. Buna karşın inek sütündeki demirin %10 u, anne sütündeki demirin %49 u barsaktan emilir.
Anne sütü alan bebeklerde 4-6 ay sonra Fe elementi eksilmesi olur.
Zenginleştirilmemiş inek sütü alan bebeklerde sadece sütten yeterli demirin sağlanması için, bebeğin günde yaklaşık 15 lt süt alması gerekir.

DEMİR EKSİKLİĞİNE BAĞLI ANEMİ (KANSIZLIK) NEDENLERİ
·         Diyete bağlı olarak demirin az alınması
·         Artmış demir gereksinimi (prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı, siyanotik kalp hastalığı, buluğ çağı)
·         Tekrarlayan ishaller, barsak emiliminin bozuklukları (çöliak hast. Vs.)
·         Kan kayıpları.
·         İnek sütü alerjisi, zenginleştirilmemiş inek sütü ile beslenme.
·         Kanama yapan barsak parazitleri.
·         Asprin ve diğer romatizmal ilaçların sürekli kullanımı.
·          
DEMİR EKSİKLİĞİNE BAĞLI KANSIZLIKTA KLİNİK BELİRTİLER
Bebeklerde kansızlık tablosu genellikle 6 ay ile 2 yaş arasında gelişir.
 Büyümede duraklama;( iştahsızlık  sonucu çocuğun büyümesi geridir, ağırlıkları boylarına göre azdır. Bu çocuklara demir desteği yapıldığında normale dönerler.) Ayrıca toprak yeme , dil papillalarınınsilinmesi, yutma güçlüğü , huzursuzluk, yorgunluk, mental motor gelişme geriliği, algılama fonksiyonlarında azalma (Beynin hızla geliştiği süt çocukluğu döneminde demir eksikliği kalıcı zeka geriliğine sebep olabilir) .
Süt çocuklarının; korku, çekingenlik, anneye aşırı  düşkünlükleri de vücutta demir düşüklüğüne bağlanabilir.
Nefes tutma (katılma nöbeti),kalp hızında artış,fizik performans azalması,enfeksiyonlara yatkınlık vardır. Birde bu çocuklar pancar yediklerinde idrarları kırmızı çıkar.Bu da önemli bir bulgudur.
Demir eksikliği buluğ çağı çocuklarında okul başarısızlığı ve konsantrasyon güçlüğüne de yol açar.
KORUNMA
Gebelerdeki demir eksikliğinin giderilmesi bebekte gelişebilecek anemiyi önler.
·         Zamanında doğan bebekler. Yeteri kadar demir ile zenginleştirilmiş besin almıyorsa 4. Aydan geç olmamak üzere kg başına 1 mg demir ile desteklenmelidir.
·         Prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebekler 2 aylıktan başlayarak 12. Aylığa kadar kg başına 2 mg. 1 kg altında doğanlar kg başına 4 mg demir almalıdır.
·         Anne sütü alamayanlara mutlak olarak demir ile zenginleştirilmiş Formulalar verilmelidir.


Verilen demirin emilimini ve bio yararlılığını beraberinde alınan C vitamini ve C vitamini içeren besinler ve birde kalsiyum arttırır.
Tahıllardaki fitatlar, ıspanak, pazı gibi yeşil sebzelerde bulunan okzalad ise emilimi azaltır.
Demirden en zengin besinler : Et ve et ürünleridir. Yumurta sarısı, yeşil sebze ve meyvalarda da demir mevcuttur.
Besinlerle aldığımız tüm demirin yaklaşık %10 u emilebilir.
DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ
Kıkrmızı kan hücrelerinin sayı ve renginin azlığı, şekillerinin bozulması hemoglobinin düşüklüğü, ferritin ve serum demirinde azalmanın yanında demir bağlama kapasitesinin artması ile konur.
TEDAVİ
Demir içeren ilaçlarla olur. Demir alımı dişlerde geçici renk değişikliği yapar. İlacı dilin arkasına vermek kısmen bir önlemdir. En sık yan etki (%10-20) ishal veya kabızlıktır. İlaç yemek aralarında verildiğinde emilimi artar fakat yan etkileri çok olur bu nedenle yemekle birlikte veya hemen yemek arkasından verilmesi  önerilir. Sütle bile birlikte verilebilir. Bazı çocuklarda kahvaltıdan yarım saat önce tek doz verilmesi de önerilebilir.
Tedavi ile hemoglabin düzeyi normale geldikten sonra depolarında dolması için tedaviye 2 ay daha devam edilmelidir.

Vücutta demirin birikim yapmasını önlemek amacı ile tedavi 5 aydan uzun sürdürülmemelidir. 

16.3.15

TEKRARLAYAN KARIN AĞRILARI

KRONİK (TEKRARLAYAN) NONSPFSİFİK FONKSİYONEL KARIN AĞRISI



 Üç ay veya daha uzun süre ile değişik zamanlarda en az üç ağrı atağı (krizi) olarak karşımıza çıkar
 4-12 yaş arası (en çok 7-12 yaş) çocukların %15 inde (bazı kayıtlara göre %30'unda görülebilir).

Ağrının özellikleri değişkendir.
Çocuklar genellikle belli belirsiz olarak göbek çevresini gösterirler.
Ağrı atakları çoğunlukla dakikalar sürer. Bazen 1 saate kadar uzayabilir.

Ağrı atakları gündüzleri oluşur. Ağrının gece olması olağan değildir. Ağrının yemeklerle, ya da hareketle ilişkisi yoktur
.
Ağrı atağı sırasında çocuklar soluk görünümlüdürler, yatmak isterler.
Ağrı geçtikten sonra hiç birşey  olmamış gibi oyunlarına kaldıkları yerden devam ederler.

Ağrı krizlerinde çocuklar sinirli olabilirler,ağrıya dramatik reaksiyonlar eşlik edebilir Bazı çocuklar elleri ile karnlarını tutarak iki büklüm olabilirler.
Bazı çocuklar ise ağrı atağı ile birlikte kusabililer (%30).

Ağrı atakları bazen yemek esnasında özellikle çocuğa yemesi için ısrar edildiğinde veya okula gitmeden hemen önce olur.

Bu çocukların genel olarak migren başağrılarına benzer tipik bir öyküleri vardır                                
Aile ve hekim öncelikle; enfeksiyöz , inflamatuar, metabolik, anatomik veya tümöral bir hastalık belirtisi m i dıye endişelenir .Fakat çocukların fizik bakılarında bir şey bulunmaz. Tamamen normaldirler.

Bu ağrılar hiç bir patalojik duruma bağlı yani organik olmayıp tamamen fonksiyoneldir.

Tekrarlayan karın ağrılarının otonom (istem dışı çalışan) sinir sisteminin duygusal yüklenmelerİnde daha çok görülmesi bunun psikosomatik bir hastalık olduğunu düşündürmektedir.
 Yani duygusal uyaranların sindirim sisemindeki bir yansıması gibi düşünülmektedir. (viserall hiperalgezi)

Bu çocukların şikayet etikleri ağrı gerçektir rol yapıyorlar gibi yorumlanmamalıdır.
Bu olgularda annelerinin aşırı korumacılığı, çocukların özgüven eksikliği, aile içi kavgalar, ölümler, hastalıklar, arkadaş ve öğretmen ilişikilerinde sorunlar, okul fobisi, stres gibi duygusal uyaranların; ağrı eşiğini düşürerek fonksiyonel ağrılara sebep olduğu düşünülmektedir
.
Tekrarlayan karın ağrıları şikayeti olan çocukların ailelerinin çocukluklarında a aynı şikayetlerin olduğu, bu kişilerin; mükemmeliyetçi, başarıya odaklanmış ve üzülmeye yatkın oldukları gösterilmiştir.
Fonksiyonel karın ağrısı olan çocukların bir kısmında; baş ağrısı, baş dönmesi, araç tutması, sıcaklığa tahammülsüzlük gibi istem dışı sinir sisteminin genel fonksiyon bozukluklarını gösteren belirtiler de olabilir.
Fonksiyonel karın ağrıları olan çocukların fiziki bakılarında bir patoloji bulunmadığı gibi; tanı koyduracak özgül bir labaratuar testi de yoktur
.
ORGANİK KARIN AĞRISI NE ZAMAN DÜŞÜNÜLMELİDİR

·         Çocuk 4 yaşından küçükse
·         Ağrı sürekli ise
·         Ağrı lokalizasyonu farklı ise
·         Ağrı uykudan uyandırıyorsa
·         Sırt ağrısı, yutma güçlüğü
·         Kilo kaybı
·         Ateş, sarılık, döküntü
·         Burun kanaması
·         Ele gelen kitle
·         Artmış sedimantasyon hızı, karaciğer, böbrek fonksiyonlarnda bozukluk varsa
Organik karın ağrısı olasılığı düşünülmelidir. O zaman gerekli tetkikler yapılmalıdır
.
FONKSİYONEL KARIN AĞRILARINDA TEDAVİ
Aileyi rahatlatmak duygusal sorunlar için psikolojik tedavi yeterli olur. Prognoz (sonuç) iyidir.


9.3.15

BINGILDAK

                                     

Yeni doğanda başlıca ön-arka (ayrıca 2 sfenoid-2lamboid ile birlikte 6  bıngıldak vardır)olarak 2 bıngıldak mevcuttur

Ön bıngıldak; 1-4 cm çapında. Arka bıngıldak; üçgen şeklinde 0,5 cm çapındadır.
Ön bıngıldağın kapanma yaşı;7-19 ay arası  ortalama olarak  12-18 ay civarıdır.
Arka bıngıldak 3 ay civarı, nadiren de 6. ayda kapanır
.
Bıngıldağın kapanması bazen 4-5. aylarda da olabilir. Hatta; nadiren bebek bıngıldağı kapalı olarak da doğabilir
.
Sütürler (kafa kemikleri dikişleri) açıksa, baş çevresi normal büyüyorsa sorun yoktur.

Bıngıldak klinik olarak kapanmış izlenimi verse de röntgen incelemelerinde tam kapanmanın olmadığı tespit edilebilir.
Kapanmanın gecikmesi durumunda da :raşitism,hidrosefali, sifiliz, hipotroidi, osteogenezis inperfekta, mongolizm, gargoylisim gibi hastalıklar  akla gelebilir. Bütün bunların klinik ve labratuvar tetkikleri ile teyidi gerekir
.
Burada yapılması gereken; baş çevresi ölçümlerinin takibidir. Baş çevresi normal büyüyorsa sorun yoktur.
Kafa kemikleri ile başın büyümesi arasında yüksek bir korelasyon vardır beyin gelişmez ise baş küçük kalır.

Küçük baş çevresi küçük bir beyinin belirtisidir.
Yeni doğan da beynin hacmi erişkinin %25 i,  6. ayda %50 si,  2. Yaşta %80 i oranındadır. Beynin bu hacimle büyümesinin uyarıları ile baş çevresi de büyür.
Küçük bir baş çevresi küçük bir beynin (hacimce büyüyemeyen, hasarlı bir beynin) göstergesidir.


Bıngıldağı küçük bebeklerde D Vitamini vermeyi kesmek bu nedenle yanlıştır.
 Bıngıldak küçüklüğünün D vitamini vermekle bir bağlantısı olmadığı gibi,
 Bıngıldağı büyük bebeklere de Raşitizmin diğer belirtileri yoksa D vitamini yüklemesi yapmakta o derece yanlıştır.


Bıngıldağın çok açık olması doğuştan troid hormon yetersizliği belirtisi olabilir.
 Sadece bıngıldak büyüklüğüne bakarak troid hormon yüklenmesi yapmakta yanlıştır.
Bıngıldağın erken kapanması aşırı paratroid hormon salgısından da olabilir. O zaman da Hiperparatriodinin klinik ve laboratuar bulgularının bunu doğrulaması gerekir
.
Bıngıldak açık iken bebekle ilgili bize önemli ipuçları da verebilir. Çocuk sakin ve oturur pozisyonda iken bıngıldak el ile yoklandığında kabarık, gergin pulsatil (nabız gibi atar olması ) kafa içi basınç artımı, menenjit-beyin içinde yer tutan oluşum şüphesi  için önemli bir bulgudur.
Ancak hafif bir pullasyon normal süt bebeklerinde görülebilir.

Buna karşılık bıngıldağın çökük olmasıda bebeğin su dengesinin bozuk olduğunun, su kaybının varlığının işareti olabilir.
Tabi ki bu görüntüler bebekte diğer klinik bulgularla birlikte değerlendirilmelidir.

MİKROSEFALİ
Küçük baş anlamına gelir. Fakat küçük bir beyni daha iyi tanımlar.Beyin gelişiminin geri oluşu nedeni ile ön bıngıldak erken kapanır ve kafatası küçük kalır.
 Mikrosefalİde kafatası simetriktir. Bıngıldağın erken kapanmasına karşın sütürler (kafa kemiklerinin dikişleri) kapanmamıştır.
Mikrosefali primer (doğumda) sekonder (doğumdan sonra) olabilir.

Primer mikrosefali ailesel, doğum öncesi bebeğin geçirdiği enfeksiyonlar, kromozom anomalileri, gebelikte kullanılan ilaçlar ve toksinlere bağlı olabilir.

Sekonder mikrosefali; Beynin doğuştan hasarlı olmayıp bebeğin gelişim devresinde hasar görmesi sonucu, örneğin gebeliğin son aylarında veya erken bebeklik döneminde oluşabilecek travma, anoksi (oksijensiz kalma) gibi nedenlerle oluşur.

KRANİSİNOSİNOSTOZİS
Kafatasını teşkil eden kemiklerin parçaları birbirine yapışık değildir. Sütür olarak isimlendirdiğimiz dikişler bebeğin doğum kanalından geçişini kolaylaştırmak için açık ve doğum esnasında  birbiri üzerine gelerek kafasını küçültür ve  kanaldan kolay geçişi sağlarlar.
Sütürlerin açıklığı 6. aya kadar elle hissedilebilir.
Bu kemiklerin tam olarak yapışması genelde genç erişkin hayata kadar gerçekleşmez.

Kafatası kemiklerinin dikişlerinin erken kapanması olarak tanımlanan kraniosinostozis başın yanlış şekillenmesine, kafa içi basınç artımına bağlı olarak beyinde kalıcı beyin hasarına, gözlerde bozukluğa, diş dizilişinde bozukluğa yol açar.

Bu tablonun geliştiği bebeklerde cerrahi düzeltmeler yapılabilir.

2.3.15

ATOPİK DERMATİT

Bebeklik ve çocukluk çağının en sık görülen kronik  ve sıkıntı yaratan bir deri hastalığıdır.
Pediatrik yaş grubunun %3 ünde görülür.

Nedeni tam bilinmemektedir.  Bu hastaların %70 inde Atopi vardır. Yani; alerjik reaksiyonlara genetik bir yatkınlık sonucu Astma, alerjik konjuktivit, mevsimsel alerjik nezle, besin alerjileri gibi hastalıklara da rastlanır.
Bütün bunlar solunum veya beslenme ile alınan ve insanların büyük çoğunluğunda zararsız olan allergenlere (alerji yaratan) karşı hipersensitif (aşırı hassasiyet) reaksiyonlarıdır.
Hastalığın oluşumunda ayrıca immün, genetik, metabolik, enfeksiyöz ve çevresel faktörlerinde rol oynadığı düşünülmektedir
.
Bebeklik-çocukluk-erişkin fazı olarak 3 tipte karşımıza çıkar. 

BEBEKLİK FAZI: Hastalık doğumda mevcut değildir. 3-6 ay arası alın, yanak derisinde simetrik olarak ve çenede yama tarzında kızarıklık, pürüzlenme ile başlar daha sonra sızıntılı kabuklanma ve pullanma yönünde ilerler
.


Cilt lezyonları ile birlikte huzursuzluk ve kaşıntı vardır. Bebek kaşınamayacak kadar küçük
olduğundan başını ve yüzünü devamlı yastığına sürter
.
Gözler ve ağız çevresinde görülmez. Şiddetli kaşıntı sabit bulgudur. Hasta çocukların göz altında çift deri kıvrımı (Dennie- Morgan belirtisi) ve de kulak kepçesinin yüze birleştiği yerde fissür (yarık) tipiktir.
Bu çocuklarda sıklıkla avuç içi, ayak tabanı çizgileri koyulaşır birde göz nezlesi (konjoktivit) oluşabilir.

Hastalık ılıman iklimli bölgelerde daha çok görülür. İlk ve son bahar dönemlerinde alevlenmeler yapar.
İnek sütü, yumurta ve narenciye türü meyvelerin atopik dermatit gelişimi için zemin hazırlayıcı olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca; deterjanlar,eriticiler (solventler), böcek öldürücüler, deodorant, parfüm gibi tahriş edicilerden uzak durulması ipek, naylon, yünlü giysiler yerine pamuklu giysilerin tercih edilmesi, el tırnaklarının kısa kesilmesi, evde; kuş, kedi, köpek gibi evcil hayvan beslenmemesi, ev tozu ve bu tozda yaşayan akarların azaltılması için temizliğin elektrikli süpürge ile yapılması önerilmektedir.

Hastalığın doğal seyri giderek düzelme şeklindedir. Başlıca dönüm noktaları 2 yaş-7 yaş ve buluğ çağıdır
.
Yaşamın 2. Yılında  kendiliğinden gerileyebilir. Pek çoğunda 3 yaşında tamamen kaybolur veya daha nadir olarak ilerleyerek çocukluk yaşı tipine dönüşür
.
Ancak sonunda tamamen iyileşinceye kadar yavaş, yavaş hafifler.
Çocukların %75 i 10-14 yaşlarında tamamen iyileşir çok azında da kronik bir dermatit gelişebilir.

Çocukluk fazında özellikle diz ve dirsek çukurlarında şiddetli kaşıntılı kabuklanmalar gösteren plaklar olarak belirir.

TEDAVİ de öncelik:çoğunun annesindeki endişelerin giderilmesidir. Temel prensip hazırlayıcı  faktörlerden kaçınmak, kaşınma döngüsünü kırmaktır. Bunun için kaşıntıyı teşvik eden deri kuruluğu önlenmelidir.

Günlük ılık su banyoları deriyi nemlendirir, sık sık özellikle banyodan sonra nemlendirici kremler kullanılmalıdır.
Tıbbi tedavi olarak, antihistaminikler, topikal steroidler, katran preparatları. Sızıntılı lezyonlar için

ıslak pansumanlar (Burrow) kullanılabilir.