17.9.14

D VİTAMİNİ – D HORMONU

D  VİTAMİNİ – D HORMONU

D Vitamini besinlerle ve ilaç destekleri olarak alınabildiği gibi (besinler ile ancak 1/5 i alınabilir.).

Esas güneş ışınları ile temas sonucu vücudumuz tarafından üretilir. Vücudumuzun D vitamini sentezi için derinin güneş ışını görmesi gerekir.

Vücut tarafından üretildiği için bir hormon olarak da nitelendirilebilir.
Kolestrol D vitaminin yapı taşıdır. Kolestrolden köken alan kolekalsiferolden karaciğer ve böbreklerde birkaç kimyasal değişiklikten sonra aktif D vit oluşur
.
Güneşten gelen ultra viole ışınları UVA ve UVB olarak ayrılır.

UVA: Güneşten gelen uzun ışınlardır bronzlaşmaya sebep olmaz. Cildin derinine işler, erken yaşlanmaya , kırışıklıklara sebep olur. Camdan ve giysilerden geçer . D vit üretmezler.

UVB: Cildi bronzlaştırır, cilde değince D vit üretimini başlatır. Camdan ve giysilerden geçmez. Cam kenarında oturarak bu ışınlardan yararlanamayız
.
Derimizin güneş ışınları ile D vit sentezi için saat 11-15 arası 15-20 dakika vücudumuzun en az beşte birinin güneş ışını görmesi gerekir.

Cilt kanseri vakalarının güneş ışınları bağlantısı  nedeni  ile çok fazla koruyucu güneş kremleri kullanılması, daha çok kapalı yerlerde sürdürülen modern yaşam vücudun D vitamini sentezini engellemektedir.
  Güneş koruyucu faktör 20 den fazlasının kullanımı D vitamininin oluşmasını engeller
.
D vitamininin  vücut tarafından üretilmesi vücudun tüm organlarında mevcut D vitamini receptörleri (algıçları) nedeni ile tüm organlar üzerinde etkisinin olması onu  bir vitamin oluşu dışında bir hormon gibi düşünmemizi gerektirmektedir
.
Yağda çöznebilen bir vitamin olduğu için vücutta uzun süre depo edilebilir yaz boyu D vit depolayan kişiler kış sonuna kadar D vitaminine sahip olabilirler.
D vitamini güneş dışında daha az miktarda( taşıdıkları değer sırasıyla); morina balığı, karaciğer, somon, sardalye, uskumru, süt, margarin, yumurta ve dana karaciğerinden de sağlanabilir. Bu besinler  ancak vücut gereksiniminin beşte birini karşılayabilirler.

 D Vitaminin İşlevi :
En belirgin temel fonksiyonu vücudun kalsiyum-fosfor metabolizmasını düzenlemektir.
·         Barsaklarda kalsiyum emilimini düzenler.
·         Kemiklerdeki mineraleşmeyi yönetir.
·         Böbreklerden kalsiyum atılımını yöneterek kan  kalsiyum seviyesini sabit tutar.
·         Bağışıklık sistemini güçlendirir. Astım, romatoid artrit, tip 1 diyabet (insüline bağımlı şeker hast.), chrohn hast, M.S gibi bağışıklık bozuklukları ile oluşan hastalıklarda koruyucu ve tedavi edicidir.
·         İnsülin direncini azaltarak Tip2 diyabeti önler.
·         Yüksek tansiyon dolayısıyla böbrek ve kalp hastalıklarını önler.
·         Sedef Hastalığının tedavisinde yardımcı ilaçtır.
·         Obeziteyi (aşırı şişmanlığı) önler
·         Beyindeki serotonin üretimini arttırır. Ayrıca stres ve yorgunluk karşıtı magnezyum emilimine yardımcı olarak ruhsal iyilik sağlar. (mutluluk vitamini)

Güneş ışınlarından sınırlı yararlanmak, düşük D vitamini içerikli diyet, çok şişman  çok yağlı olmak, fosfat içeren soft içeceklerin aşırı tüketimi, bazen de barsak emilim bozuklukları (çölyak hastalığı gibi), uzun süre Epilepsi ilaçları kullanmak (bazı ilaçlar D vitamini idrarla kayıplarını arttırır.) Vücutta D vitamini eksikliğine sebep olur.

 D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNDE:
·         Kaslarda yorgunluk, kemik ağrıları, osteoporoz (kemik erimesi) riski artar. Çocuklarda raşitizm erişkinlerde osteomalazi oluşur.

RAŞİTİZM: Çocuklarda kemik gelişim bozukluğudur. Bacak eğrilikleri, kafatası şekil bozukluğu kafa kemiklerinin bastırıldığında pinpon topu gibi içe çökmesi göğüs kemiklerinin deformasyonu (güvercin göğsü) omurga eğrilikleri, cücelik, kemik ağrıları, kas zayıflığı, diş gelişimi  bozuklukları, iştahsızlık, gelişme geriliği olarak karşımıza çıkar.

OSTEOMALAZİ: Kronik yorgunluk, fibromiyalji  kas kemik ağrıları, kas güçsüzlüğü olarak belirir.

Ayrıca Dvitamini; : Kansere dönüşecek hücrelerin ölmelerine yardımcı olarak, doku ve organ oluşturmak için farklılaşma becerilerini kaybeden kanser hücrelerinin farklılaşmasına ve gelişmek , yayılmak  için kan damarları oluşturmalarına engel olarak;Özellikle: meme, prostat,pankreas,beyin tümörlerinin oluşmasını önler.
·         D vitaminin 17 tip kanser riskini önlemekte yardımcı olduğu bildirilmektedir.
·         Kalp ritmini düzenler.
·         Damar duvarında yangı ve kireçlenmeyi önleyerek koroner damar tıkanmalarını azaltır.
·         Lökositleri (beyaz kan hücreleri) ve immün sistemi aktive eder.
·         Depresyon ve şizofreni riskini azaltır.
·         Tip 1 diyabeti önler

ÇOCUKLAR VE D VİTAMİNİ

Anne karnında yetersiz D vitamini alan bebeklerde (Annede eksiklik varsa anne hamileliğinde yeterli D vitamini almazsa)Şizofreni, otizm, tip1 diabet, alerji, astım, diş çürükleri, osteoporoz, düşük doğum ağırlıklı bebek oluşumu daha çok görülür.

D vit eksikliğinden en çok bebekler etkilenir bu eksiklik de;
·         Hamile annenin vitamin eksikliği
·         Çocuğun yetersiz beslenmesi
·         Çocuğun güneşten mahrum büyütülmesi  sonucu oluşur.

 Tamamlayıcı Tedavi:
Emziren annelere günlük 1000 IU
 Anne sütünde D vit düşük olduğu için sadece anne sütü alan bebeklerde D vitamini eksikliği riski olduğundan;
Anne sütü alan bebekler günlük 400 IU
1-12 yaşlarda kiloya ve klinik duruma bağlı olarak 1000-2000IU
12 yaş üzeri tüm erişkinler günde 2000 IU almalıdır.

Eksikliğinde:
 Eksikliğin derecesi ve klinik tabloya göre;
çocuk ve ergenlere 2-3 ay süre ile; 1000-10000 IU veya 2 ay süre  ile haftada 50000 IU veya oral tek doz 600000 IU verilir.
İki ay boyunca 8000 IU geçmeyen dozda alınması sağlıklı bir kişide toksik etki yapmaz.
40000 IU üzeri uzun süre alımlarda toksik etki oluşabilir

11.9.14

YATAĞINI ISLATMAK (ENÜRESİS)

YATAĞINI ISLATMAK (ENÜRESİS)

Farklılıklar göstermekle birlikte çocukların %75 i 3 yaşından, %85-90 ı 5 yaşından sonra gecelerini kuru geçirirler.
Enüresis: Fiziksel bir anormallik ve organik bir bozukluk olmadan 5 yaş ve üzeri çocuklarda istemsiz idrar kaçırma olayıdır.
Ülkemizde %20-30 gibi yüksek oranda rastlanır.
Nedeni: tam bilinmese de uyku-uyanıklık mekanizmalarının ve de idrar torbasının işlevsel gelişiminin gecikmişliğinin etken olduğu düşünülmektedir.
%90 ı sadece uykuda kaçırır.
Gündüz kaçıranlarda sekonder (ikincil) tipi düşünülür. İdrar torbası ve  işeme fonksiyonları gelişmiş çocuğun sonradan idrar kontrolünü kaybetmesi olayıdır. Bu daha çok; duygusal  travmalar ve psikolojik bozukluklarla ilgilidir (kardeş doğumu, aile içi ölüm, çok sevilen aile bireylerinden ayrı düşme, anne babanın ayrılmaları gibi).Genellikle bakımevlerinde veya düşük sosyoekonomik yapılı kalabalık aile çocuklarında çocuğa sert uygulamalarda özgüven zedelenmesi sonucu oluşur. Sonradan oluşanlarda cinsel tacizde akla getirilmelidir.
Gece idrar kaçırma erkeklerde,  gündüz kaçırma olayı kızlarda daha çoktur.
İdrar yolu enfeksiyonu, şekerli şeker, şekersiz şeker hastalığı (diyabetis meliiutus-insipitus), omuriliği hastalıkları, gece gelen epilepsi nöbetleri, orak hücreli anemi hastalığı ekarte edilerek enüresis tanısı konur.
Çocukluk çağı idrar kaçırmaları çocuk ruh sağlığı ile direkt ilişkilidir. Bu bir çocuğun duygularını sözlü olarak ifade edememesi olayıdır. Adler’e göre ‘’Çocuğun mesane dili ile konuşmasıdır.’’.
Çoğu kez; tik, kekemelik, tırnak yeme gibi psikolojik tepkiler ile birliktedir. Çocuk; sanki ben daha büyümedim bebekliğimi uzatmak anne baba sevgisini daha çok duyumsamak istiyorum der.
İdrar kaçırmalarda kalıtım etkilidir. Birinci derecede akrabalarda rastlanma olayı %70 dir.
Hormonal etki ile 3 yaşından sonra gece idrarının gündüze oranla 3 kat azalması gerekirken bu çocuklarda azalma olmaz.
Epilepsi ile ilişkisi olabileceği düşünülmüşse de gece nöbetleri dışında bir ilişki bulunamamıştır.
İdrar torbasının anatomik-fizik yapı bozukluğu, Spina bifida (Bel omurlarının açıklığı) ile de ilişikisi bulunamamıştır.
Geceleri idrar kaçırma düzelebilen bir durumdur. Bir gelişme gecikmesi olarak düşünülür. Ancak çok uzarsa tedaviye geçilir.
TEDAVİ OLARAK: Geceleri sıvı alımının kısıtlanması, yatmadan önce ve gece uykudan bir iki kez kaldırarak işetmek, her kuru geçen gece için ödüllendirmek, imkan varsa kendine özgü ve kendisinin düzenleyeceği, temizliğine katılacağı bir odada ve yatakta yatmasını sağlamak, yaşıtı veya kendisinden küçük böyle bir problemi olmayan çocuklarla kıyaslayıp eleştirmemek, özbenliğini zedeleyip utandırmamak ve de özgüven duygusunu kaybettirmemek.

Gerekirse aile terapisi yaptırmak, alarm zilli ped veya külot kullandırmak. 5 veya 6 yaş üzeri çocuklarda tıbbi tedavi yapmak sayılabilir.