19.6.14

YAĞLAR ve OMEGA 3

                                       
Yağlar: Protein, karbonhidrat, vitaminler ve mineraller gibi beslenmenin temel gereksinimleridir.
Vücudumuzda üretilmezler ve dışarıdan alınmaları zorunludur.
Doymuş-doyamamış olarak kabaca ikiye ayrılırlar.

Doymuş yağlar: Hayvansal kaynaklı olan katı yağlar ve tere yağı
Doymamış yağlar: Bitkisel kaynaklı sıvı yağlardır.

Bunlarda tekli doymamış (zeytinyağı-fındıkyağı), çoklu doymamış omega 6 ve de en çoklu doymamış  omega 3 yağlarıdır.

Omega 6: Mısır özü, ayçiçeği, soya ve pamuk yağları omega 6 içerirler. Birde kanola yağında hem omega 3 hemde omega 6 vardır.
Omega 6 içeren sıvı yağlar endüstiriyel işlemlerle katılaştırılıp margarin yapıldığında birde yüksek ısıda pişirilme ve kızartma işlemleri ile trans yağlara dönüşürler ki bunlar sağlıklı yaşam için önerilmezler.

BALIK YAĞI- OMEGA3 :

 EPA (Eicosapentaenoikacid)-DHA (Docosaxanoicacid) içerir.
Omega 3 ‘ün esas kaynağı agl’er (yosunlar), soğuk denizlerin minik hayvanlarından krill’ler, doğal ortamda doğal şartlarda yetişen çayır çimenlerdir ki bunlarla beslenen soğuk deniz balıkları: Norveç uskumrusu, palamut, ringa , somonda, sardalye ve hamside ayrıca çayır, çimende yaylanan koyun keçi gibi hayvanların sütü ve etlerinde, doğal beslenen tavukların yumurtalarında bulunur.
Bir de daha az oranda: Fındık, fıstık, ceviz, badem, semiz otu, keten tohumunda da doğal omega 3 mevcuttur. Ancak  balık ve balık yağlarına göre bunların çokça tüketilmeleri gerekmektedir.
Kültür balıklarında suni yem ile beslenen hayvanların etinde, sütünde ve yumurtasında Omega 3 yoktur.
 Omega 3 bütün hücre zarlarının temel yapısını oluşturur.
Omega 6 yağlarınında işlevleri aynıdır. Her ikiside yaşam için gerekli olan (lökotren ve prostaglandinler gibi) kimyasalları üretirler.

Sağlığımız için bu iki yağ grubunun belirli oranlarda alınmaları gerekir.
Geçmişte insanlar doğal beslendikleri dönemde bu oran 1/ 1 imiş. Doğal beslenmeden uzaklaşan günümüz insanı için bu oran bir kısım omega 3 e karşın 4 kısım omega 6 yani 1 e 4 olarak kabul edilmektedir.
Bu konuda da anne sütü idealdir anne sütünde oran ¼ dür.
Günümüzde endüstiriyel beslenme ile bu oran çok bozulmuş. 1/ 20  -1/50 ye varmıştır.

Özetle: günümüzde omega 6 yağları ile vücudumuz yükleniyor. Bu sağlığımız açısından büyük risk taşımaktadır. Çünkü: Aldığımız Omega 6 oranı arttıkça omega 3 ün bize sağladığı yararların tümüne karşı ters sonuçlar oluşur. Sağlığımız için aldığımız omega 3 leri arttırmaya omega 6 ları azaltmaya çalışmalıyız.

             Omega 3 yağ asitlerinin önemi  1950 li yıllarda Grönland’ın Umanac bölgesinde yaşayan eskİmolarda iskemik kalp hastalıklarının çok düşük olduğu fark edilince araştırılmaya başlanmıştır. Omega 3 yağ asitlerinden zengin diyetle beslenen kıyı şeridinde yaşayan Türklerde ve Japonlarda da aynı düşük orandan söz edilir.

OMEGA YAĞ ASİTLERİNİN YARARLARI

·         Zihinsel gelişimi sağlar (özellikle çocuklarda) beynimizin %56-60 ı yağ, bununda  %30-35 omega3 tür.
·         Bağışıklık sistemini güçlendirir.
·         Anti kanserdir.
·         Yangı (inflamasyon) oluşumunu azaltır.
·         Kan damarlarını açar.
·         Kanın pıhtılaşmasını azaltır.

Son çalışmalar ayrıca; prematüre ve yeni doğanların beyin gelişiminde, çocukların hiperaktivite, disleksi, otizm, depresyon gibi davranış bozuklarında romatoid artrit, ülseratif kolit, Crohn hastalığı, sedef hastalığı, multıpıl skloresosis  gibi hastalıklarda da yarar sağladığını göstermekte; ancak bu çalışmalar halen sürdürülmektedir.


3.6.14

DOĞUŞTAN TROİD HORMON EKSİKLİĞİ

DOĞUŞTAN TROİD HORMON EKSİKLİĞİ 
Doğumsal bir hastalık olan HİPOTROİDİ erken tanı konur ve izlenirse tamamen ve de iz bırakmadan tedavi edilebilir.
Ancak ! geç tanı konursa ağır zeka ve gelişme gerilikleri ile karşımıza çıkar. Tedavisine doğumu takıben değilde 3-6 ay arasında başlananların beşte dördünün,  7. aydan sonra başlananların ise tümünün IQ su(zeka düzeyi) %85in altında olur.
Kaba bir deyimle tedavisine ilk 3 aydan sonra başlananlarda %25; 1 yaşından sonra başlananlarında %50sinde  zeka geriliği oluşur.
Çocuk hekimleri ve ailelerin bu konuda çok hassas olmaları gerekmektedir.
              İlk bulgular: bebeğin kilosunun normalden fazla, ön ve arka bıngıldağının büyük, yeni doğan sarılığının uzun sürmesi, uykuya meyilli olması ve göbek fıtığının bulunmasıdır.
Tetkiklerde: %90 tiroid bezinin gelişim kusuru saptanır. 1/3ünde tiroid bezi hiç yoktur. Geri kalanlarında tiroid bezi ektopik (yanlış yerleşimli), hipoplazik (tam gelişmemiş)tir.
Klinik görünüm –Fonksiyon Değişiklikleri
İlk bulgular bazen günler ve bazen haftalar sonra ortaya çıkabilir (bazen 6-12. haftalarda)
·         Cild soluk gri ve soğuktan mermer görünümlü (cutis marmorata), ödemlidir.
·         Dil büyüktür.
·         Gövde normal; kol ve bacaklar kısadır.
·         Burun kökü basıktır.
·         Ses kalın ve kabadır.
·         Karın şiştir. Kabızlık ve göbek fıtığı vardır.
·         Vücut ısısı düşük, nabız yavaştır. Terleme yoktur.
·         Refleksler zayıftır.
·         Gözler birbirinden ayrıktır.
·         Kemik gelişimi geridir. Dişler geç çıkar.
Bu klinik bulgular dikkatli birçok doktorun gözünden kaçmaz, kaçmamalıdır. Çünkü; gecikme çocuğun bedensel ve zihinsel olarak geri hem de çok geri kalması ile sonuçlanır.
İyileşme tedaviye başladıktan sonra 1-3 haftada ortaya çıkar.
Tanı laboratuarda tiroid hormonu testleri T4 ve TSH ölçümü ile konur.
Düşük T4 ile yüksek TSH saptanması primer hipotiriodi için hassas bir göstergedir.
Kalıcı Hipotiroidi’de
1.       Troid bezinin doğuştan yokluğu, yanlış yerleşimi, gelişmemişliği.
2.       Troid hormonun sentezinde bozukluklar söz konusudur.

Geçici Hipotiroidi’de
·         Gebelikte annenin propil tyourasil, metamizol gibi tiroid ilaçları kullanması
·         Gebeliğin erken döneminde radyo aktif iyot uygulanması
·         Gebelikte aşırı iyot alınması. Örneğin: sezaryende anne karnına ve yeni doğana antisepsi amaçlı iyot bileşikleri (batticon gibi) uygulanması .
Yeni doğan, özellikle düşük doğum ağırlıklı bebeklere iyotlu antiseptikler uygulanması tarama testlerinde anormal sonuçlara ve de geçici hipotiroidiye sebep olur.
·         Hafif iyot eksikliği olan annelerin düşük ağırlıklı ve prematüre bebeklerinde de geçici hipotiroidi olabilir.
·         Gebelikte alınan bazı ilaçlar ve guatr yapıcılar (lahana, soya fasulyesi, aminosalisilik asit, fenil butazon, kobalt, iyot, steroid hormon, rezolşinol) gebelik süresince anneden fetüse geçtiği için yeni doğan bebekte geçici olarak guatr ve tiroid fonksiyon bozukluğuna yol açabilir.
Hipotiroidi Tanısı
Klinik belirtiler yanında düşük T4 düzeyi ve yüksek TSH düzeyi ile kolayca konulur.
Tedavi olarak: T4 tedavisi (Na-L-Tiroksin) uygulanır. İlaç mide boşken tek dozda verilir ve ömür boyu uygulanır. İlaca başladıktan 1-3 hafta sonra iyileşme ortaya çıkar. En iyi gösterge büyüme hızının, kemik yaşının, tiroid hormonu ve TSH düzeylerinin normale gelişidir.
Geçici ve Kalıcı Hipotiroidide Tedavi Ayırımı
Ultrasonda tiroid bezinin görülememesi veya yanlış yerleşimli, az gelişmiş olması kalıcı hipotiroidi demektir.
Ultrasonda bez normal pozisyonda ise hormon sentezi bozukluğu veya geçici hipotiroidi söz konusudur.
Bu durumda 3 yaşından sonra tedavi kesilerek hormon düzeyleri kontrolü ile geçici, kalıcı ayırımı yapılabilir.
         Bir başka tabloda: Yeni doğan geçici hipotiroidisidir.
Annede mevcut eski veya yeni otoimmün tiroid hastalığı (Haşimoto gibi) varsa tirotropin receptör blokajı yapan antikorlar plesentadan  çocuğa geçerek TSHnın receptöre bağlanmalarını bloke ederek geçici hipotiroidiye sebep olur.
Çok nadir rastlan bir tablodur.
Bebek doğumdan 3 ay sonra tamamen iyileşir.