Mikroorganizmalar: Patojen
(hastalık yapıcı) nonpatojen
(hastalık yapmayan) olarak ayrılırlar.
Sindirim sistemimizde: Sistemin doğru çalışmasını sağlayan,
ayrıca sağlığımız için çok yararlı işlevleri olan insan hücre sayısının on katı
sayıda ve de beş yüz türde mikro organizma mevcuttur.
Bu hücreler grubuna FLORA (çiçek bahçesi) diyoruz.
Bu flora bakterileri erişkinde ağızdan anüse-uzunluğu 9
metre, yüzeyi derimizin yüz katı genişliğinde (200 metrekare) olan
bağırsaklarda yaşar. Barsaklarımızdaki
bu bakterilerin toplam ağırlığı 1,5-2 kg dır. Barsaklarımızdan yaşam boyu 30 ton katı besin 50 bin litre
sıvı besin geçer.
Kalın bağırsaklar erişkinde 1,5-2 metre ince bağırsaklar
gebeliğin 35. haftasında 2- 3 metre iken 5nci yaştan itibaren 3,5-6 metre arası
olabilir.
Üst mide ve ince barsaklarda flora bakterileri yoktur
.
.
BARSAK FLORASI NEDİR
Sağlıklı kişilerde o
kişiye zarar vermeden belirli bir denge içinde yaşayan mikro organizma gruplarıdır.
Yeni doğan bebeklerde barsaklar sterildir. Bebeklerde
sağlıklı bir ağız ve barsak florasını bebeğin doğum kanalından geçerken
annesinin vajinasından yuttuğu ilk mikroorganizmalar sağlar.
Doğum kanalından geçmeyen sezaryen ile doğan bebeklerde
flora gelişimi gecikir.
Floranın erken bebeklikte gelişmemesi nedeni ile
bağırsaklarda K vitamini sentezlenemez bu nedenle yeni doğan bebeklere kanama
olaylarını önlemek için K vitamini uygulaması öngörülür.
Çocuklarda bağırsak florası tam olarak 1-2nci yaş arası
gelişir. Yaşam boyu beslenmeye bağlı olarak değişiklikler olabilir. Kötü
beslenme, uzun süre antibiyotik kullanımı florayı etkiler.
Bebekte floranın zenginleşmesi ve kalın bağırsaktaki
mikroorganizmaların aktivitelerinin artması probiotik ve prebiotikler ile olur. Bunların en doğal kaynağı da anne sütüdür. Özellikle ilk günler
anne göğsünden gelen ağız sütü yani kolostrumun bebeğe verilmesi bu nedenle çok
önem taşır. Bu bebeklerde flora gelişimi
çok daha sağlıklı olur.
Flora gelişimi için bir çok endüstriyel ürüne, bebek
mamalarına pro ve pre biyotikler eklenerek satışa sunulmaktadır. Oysa ki anne
sütü bunların en zengin ve de en doğal kaynağıdır
.
.
FLORA BAKTERİLERİ : Bacteroides, Fusobakterium
Lactobasil, Clostridium, Gram negatif basiller, Koliform bakteriler, Enterokok
ve candida dır.
Bu bakteriler:
·
Salgıladıkları enzimler ile protein ve
karbonhidrattan zengin besinlerin ve yıkım ürünlerinin parçalanıp emilmesine
yardımcı olur.
·
Bağırsakta zararlı bakterilerin üremesini
engeller, hastalıklara karşı korur.
·
Baırsak mukozasının yakınındaki lenf sistemini
uyararak patojen mikroplara karşı antikor üretimini sağlar.
·
Bağrsakta asiditeyi sağlar.
·
B1-B2-B6-B12- ve K vitaminlerinin sentezini
yapar.
·
Kısa zincirli yağların oluşumunu sağlar.
·
Bağışıklığı uyarır.
·
Kolesterol seviyesini düşürürler.
Uzun süre antibiyotik kullanımı veya antibiyotik kullanılmış
hayvanın etinin yenmesi flora bakterilerini olumsuz etkileyerek dengeyi bozar.
Antibiyotik
kullanımlarında bozulan dengeyi düzeltmek için beraberinde vitamin yerine probiyotik verilmesi daha uygundur. Vitamin vermenin gereği yoktur.
FLORA BOZULURSA : İshal veya kabızlık,
gaz sancısı, enfeksiyonlara meyil ve artma, enerji düşüklüğü, kolestrol
düzeylerinde yükselme olur.
Floranın dengesi ve devamlılığı için probiyotik ve prebiyotikler
kullanılır
.
.
PROBİYOTİKLER
Probiyotik’in kelime anlamı ( yaşam için)dir .
Probiyotikler bağrsak florasındaki hastalık etkeni olmayan (apotojen) mikroorganizmalardır.
İşlevleri hastalık etkeni olan (patojen) mikroorganizmları kontrol edip etkisizleştirmektir.
Bu etkisizleştirmeyi (competition)
rekabet yolu ile hücre (receptörleri)
algıçlarına kendileri bağlanıp hastalık etkeni mikroorganizmaları açıkta
bırakarak onların dışkı ile atılmalarını sağlayarak yaparlar.
Başlıca kaynakları
yoğurt, peynir, ayran, kefir gibi fermente süt ürünleridir.
Probiyotiklere ilgi; ilk olarak çok uzun yaşadıkları
gözlemlenen Bulgar köylülerinin incelenmesi ile başlamıştır. Bu köylülerin çok
fazla yoğurt tükettikleri görülünce yapılan çalışmalar sonucu yoğurdun laktik
asit fermantasyonu ile elde edildiği ve canlı laktik asit bakterileri içerdiği
tespit edilmiştir. Buna Lactobcillus Bulgaricus adı verilmiş ve sonraki çalışmalarda
da bir çok fermente süt ürününde canlı nonpatojen mikroorganizmalar
üretilmiştir.
Ve bunlara yaşam için gerekli olduklarından probiyotik adı
verilmiştir.
Probiyotikler:
·
Kan yağlarının seviyelerinin düşürülmesinde.
·
İshal tedavisinde.
·
Anti tümör olarak.
·
Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde
·
Atopik dermatit tedavisinde.
·
Nekrotizan enterokolit, Spastik kolon , Crohn
hastalığı gibi gastro entestinal hastalıkların tedavisinde.
Ayrıca barsak florasını bozan;
·
Karbonhidratlardan zengin beslenmelerde,
işlenmiş endüstiriyel besinlerin çok tüketildiği hallerde.
·
Toksinlere maruz kalmada.
·
Uzun süreli antibiyotik kullanımında oluşan
negatif durumların giderilmesinde yararlıdırlar
.
.
PREBİYOTİKLER
Hastalık etkeni olmayan faydalı nonpatojen
mikroorganizmaların; beslenmesini, çoğalmasını sağlayan ve onların
aktivitelerini arttıran sindirilmeyen karbonhidratlardır.
En zengin olanları
enginar ve hindibadır.
Ayrıca buğday, arpa, çavdar, pırasa, kuşkonmaz, soğan,
sarımsak, kereviz, muz gibi lifli besinlerde de çokça bulunur.
Prebiyotikler:
·
Probiyotiklerin çoğalmalarını sağlayıp onları
aktive ederek etkilerini arttırırlar.
·
Besinlerle alınan minerallerin emilimini
arttırırlar.
·
İshalin oluşmasını önler.
·
Kolon kanseri gelişmesini önler .
·
Serum trigliserid düzeylerini düşürürler.
Unutmayalım
ki hem probiyotik hem de prebiyotiklerin en zengin kaynağı anne sütüdür.
Bebeğin uzun süre emzirilmesi ona probiyotik ve prebiyotiklerin verebileceği
tüm yararları zahmetsizce sağlar.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder